Fatime Kartı yazdı: Biz sana Kevser'i verdik

Değerli ve asıl olan erkekti. Kadın, ancak erkekten dolayı bir değer kazanabiliyordu. Soylu ve zengin bir adamın kızı veya karısı ise değerli kabul edilebiliyordu kadın, ya da bir erkek evlat dünyaya getirmişse. Öyle ki erkek çocuk doğurmadan bu dünyadan göçüp giden kadının yası bile tutulmuyordu. Çünkü kendisine değer katacak bir erkek dünyaya getirmemişti. “Onlardan biri kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir! Kendisine verilen kötü haber yüzünden halktan gizlenir. Şimdi onu aşağılanmış olarak yanında mı tutacak yoksa toprağa mı gömecek? Bak ne kötü hüküm veriyorlar!” (Nahl\58,59)

Peki neden erkeğe bu denli önem atfedilirken kızlar evlattan bile sayılmıyordu cahiliye asrında?.. Bunun en önemli iki sebebi, güce ve maddeye tapmaları idi. Çünkü erkek evlat demek güç ve para demekti. “Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer Allah katındadır.” (Ali İmran \14) Öyle ya kız, ne savaşıp ganimet elde edebiliyor ne ticaret yapıyor ne de soylarını devam ettirebiliyordu!!! Allah Teala onların bu çarpık zihniyetini şu şekilde dile getirir “Mücadelede başarısız olarak ömrünü süslenmekle geçirecek olan kız çocuğu mu?” diye öfkeyle sorar. (Zuhruf/18)

Bu zihniyetin bir sonucu olarak erkek evlat sahibi olmayanlar küçümseniyor, alay ediliyor dahası ebter (soyu kesik) kabul ediliyorlardı. Sevgili peygamberimiz İslamı tebliğ etmeye başlayınca bu zihniyetin temsilcileri kendileri için tehlike kabul ettikleri sistemi, beyhude yere boğmaya çalıştılar. Rasulullah’ın erkek evladının vefat ettiğini duyunca da yüreklerine su serpiliyor, “O’na arka çıkacak, misyonunu sürdürecek, mirasına sahip çıkacak bir evladı yok, O’nun soyu kesik” diye kendilerini teselli ediyorlardı. Allah Teala ise onlara cevaben, o günün ve bu günün cahiliye zihniyetini yerle bir edecek muhteşem mesajını indiriyordu. “Şüphesiz biz sana kevseri verdik o halde sen de rabbine kulluk et ve kurban kes. Asıl ebter (soyu kesik) olan sana kin duyandır.” (Kevser/1-3)

İşte... Toplumun değer yargılarına indirilen ve onu kökünden değiştirecek büyük darbe budur. Kızları ve kadınları toprağa gömüp yok sayan, karanlıklar içinde bırakan, düşünemeyen, katı kalplere darbe.

Sözün burasında, Rabbimizin neden bu alaylara, suçlamalara rağmen Rasulüne birkaç tane erkek çocuk vermediği, verdiklerini de daha güç kuvvet sahibi olmadan küçük yaşta aldığı anlaşılmış oluyor zannederim. Yüce rabbimiz toplumu inşa ederken uyguladığı en etkili metotlardan biri de mesajı Rasulünün hayatı üzerinden sunmaktır. Çünkü O’nun hayatı, hakikat ışığının pratiğe yansımasıdır. Rabbi O’na erkek evlat yerine kız evlat bahşederek toplumun ezberini bozuyor, “Asıl ebter (soyu kesik) olan sana kin duyandır.” Cümlesi ile değer yargılarını yerle bir ediyordu. “Ebter” olmaya yepyeni bir anlam yüklüyordu böylece. “Onlarca erkek evlat sahibi olmak ebter olmaya mani olmadığı gibi, hiç evlat sahibi olmamakta ebter olmak değildir” mesajını haykırıyordu. O’nun Hayatı Kur’an’dı, Kur’an O’nun hayatı. Mesajı, yaşantısında en güzel şekilde tatbik eden Yüce Rasul, kız evlat sahibi oldukları için toplumun içine çıkmaktan utanan insanların yaşadığı Mekke sokaklarında, “babasının annesi” diye lakaplanacak kadar kendisine yakın olan sevgili kızıyla el ele gururla yürüyordu.

O halde bizi değer katan, ebter olmaktan kurtarıp tükenmeyen nimet (kevser) sahibi yapan şey nedir? Cevap çok açık ve net; Salih emellerimiz. Peki kız veya evlatlarımız da bizim amellerimiz değil mi? Salih veya gayr-ı salih, onlar da bizim amellerimizdir. Hem de en önemlilerinden. Hz. Nuh’un evladının hazin sonu resmedilirken “Ey Nuh! o senin ailenden değildir çünkü o salih olmayan bir ameldir” (Hud\46) mesajı ne kadar da anlamlıdır. Erkek evlat Hz. Nuh’a acıdan başka bir yarar sağlamamıştı. Nitekim Sevgili peygamberimiz, “insan öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i cariye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden salih evlat.” (Müslim, Vasiyet 14) Evlada kız veya erkek olma kaydı konmamış bilakis tek şart salih olması olarak belirtilmiştir.

“O’dur sizi yeryüzünde halifeler yapan…” (En’am 165) “Kesinlikle biz insanı en güzel şekilde yarattık” (Tin\4) “Andolsun biz insanı saygın bir varlık olarak yarattık...” (İsra/71)

Sözün özü; bu ayetlerden kastedilen ne tek başına erkek ne de tek başına kadındır. Bilakis kadınıyla-erkeğiyle, genciyle-yaşlısıyla, siyahıyla-beyazıyla, zenginiyle-fakiriyle, Kürtüyle-Türküyle; insandır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatime Kartı Arşivi