Yûsif Bedirxan

Yûsif Bedirxan

Aklın başkenti: Vicdan - I

İnsan olmanın ve insan kalabilmenin temeli nedir sizce?

Vicdan mı dediniz ya da Ahlak çıktı ağzınızdan yarım ağız.

İçini farklı bilgilerle doldurabileceğimiz insanın en büyük sorunsallıkları olan iki kavram.

Akılla bir yere oturtma hevesiyle vicdanla başlayalım…

İki farklı düşünce esasının birincisinde ilahi olarak tasarlanan ‘doğuştan var olan insani bir değer’ olduğu; ikincisinde ise edimsel olarak sonradan kazanıldığına dair görüşler vardır.

Birinde ilahi olarak tasarlanmış bir değerken, diğerinde sonradan kazanıldığına dair bir öngörü var.

İslam’daki karşılığından başlayalım.

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât’ında, vicdan kelimesinin Arapça bir ifade olduğunu ve ‘v-c-d’ kökünden türetildiği belirtilir. Sözlükte “bulmak, zenginleşmek, sevmek, üzülmek, öfkelenmek” anlamlarındaki vecdkökünden mastar olan vicdan ve aynı kökten vücdân, cide gibi kelimeler “bolluk, rahatlık, zenginlik”, vecd ise üzüntü ve sevgi manasına gelir ve Arapçada kullanılan sembolik bir ifadedir. “Vecede” fiil kökünden türetilmiştir. “Vecede” fiilinin mastar kalıbı olan “el-vucud” beş duyu organı aracılığı ile “bulma”yı ifade eder. Bir şeyin tadını, sesini, kokusunu, sertliğini bulmak, fark etmek, algılamak manasını ifade eder.

Arapçadaki geniş kullanımına karşın Türkçede bu kavram anlam daralmasına uğramış; tutum ve davranışların ahlâkiliği ile ilgili duygusal ve içgüdüsel durumlar için ifade etmektedir.

Etimolojisinden sonra İslamdaki karşılığına farklı yorumlarla bakalım.

Ömer Nasuhi Bilmen ‘Muvazzahİlm-i Kelam’ adlı eserinde, şöyle tarif eder vicdanı: ‘İslam dini ilahi bir kanun olarak, itikat amel ve vicdaniyata ait hükümleri kapsamaktadır. Ahlak, İslami hükümlerin üç kısmından birini kapsamakta olduğu için İslam’a göre din ve ahlak başka şeyler değildir. Bu açıdan vicdanımız mazhar olduğu ilham ile doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, hayrı şerden ayırt etmeye kadir ruhun manevi bir kuvvetidir.

Vicdan Kavramının Psiko-Sosyal Tanımıadlı akademik çalışmasında Ömer Nasuhi Bilmen, ‘Vicdanen bilme, aklen kavramaktan farklı bir şeydir. İnsan birçok hakikati vicdanen bilir. Akıl doğruyu ortaya koymada kıyas, mantık, hipotez, analiz gibi yöntemlerle hareket ederken vicdan bunlara muhtaç olmaksızın hakikatleri doğrudan bilir. Maviyi sarıdan gözle ayırt ettiğimiz ve acılı, acısız yemeği dillefark ettiğimiz gibi, vicdanla da hayır ve şerrin, doğru ve yanlışın farkına varırız. Bütün bu tanımlardan hareketle vicdan, insanın kendisinin ya da bir başkasının işlemekte olduğu fiil ve davranışlar hakkında ortaya koyduğu değer yargılarıdır.’ der.

İlhami Güler, ‘Vicdanın Kendini Kandırma Halleri Olarak Vicdansızlık, Eskiyeni, Sonbahar 2010’ adlı çalışmasında,vicdanı insanı hayvandan ayıran ve onu üstün kılan temel bir özellik olarak gördüğünü belirtir ve güncellenmesi gerektiğine işaret ederek şöyle devam eder: Kuran, insana teklif olarak sunulan dini insanın vicdani özü üzerine kurmaya çalışmaktadır. İnsana verilen büyük emaneti de vicdani özdeki bu aktüelleşmedir. Bu anlamda vicdani sorumluluk sadece insana yüklenmiş olmaktadır.

Güler’e göre hakiki bir vicdan daima diridir. Hakiki bir mümin veya insan olmanın temel koşulu vicdanın canlı tutulması, aktif kılınması ve işletilmesidir. O’na göre Kur’an’da ‘ataların yaşam koşullarına uyma’ şeklinde ifadesini bulan statik kültürel yapılar veya içselleştirilmiş otoriteler vicdanın özündeki dinamizmi ve hakkaniyeti perdelemektedirler.19 Aynı zamanda Tanrı ile vicdan arasında ontik bir bağ vardır. Tanrı mutlak kudret olduğu kadar yoğunlaşmış mutlak vicdandır (adalet). Vicdanın kaynağı ise Kur’an’a göre (mahiyeti meçhul) Tanrı’nın yaratılışta bize üflediği ruh’tur. Güler’e göre vicdanın keşfettiği değerlerin Tanrı’dan vahiy yoluyla gelen emirlerle paralellik arz etmesi vicdan ile Allah arasındaki ontik bağın göstergesidir.

Ali Şeriati, vicdanı insanın öz benliği olarak görmektedir. ‘Kendim dediğinde insanın kendisinde gömülü olan ve özgür ben olarak hissettiğidir. Vicdan iç ses olarak hesapçı ve faydacı bir motivasyondan uzak olarak insanın öz benliğindevar olan devrimci bir güçtür’ der Şeriati.

İonnaKuçuradiise vicdanı değer atfetme veya doğru değerlendirme şeklinde ifade eder. Kuçuradi’ye göre, vicdanın sesi karanlıkta çakan ani bir şimşek gibidir. Ansızın çakıp kaybolan bu şimşeğin ışığı karşı taraftaki varlıkların dağ mı ova mı yoksa tepelik mi olduğu hakkında ipuçları verir. Bilinçli ve duyarlı bir insan aynı tarafa sabırla bakmaya devam ederse bir süre sonra oradaki varlıkların ne olduğunu detaylarıyla birlikte anlayıp haritasını çıkarabilir. İşte vicdanın bu ipuçlarına karşı

insan olay ve davranışlar karşısında “ezbere değer biçme” yoluna gitmemelidir.’ Yarın: Batı düşüncesinde ‘Vicdan Kavramına Bakış’

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yûsif Bedirxan Arşivi