Yûsif Bedirxan
Yusif Bedîrxan yazdı: Hayatımızı zorlayan yozluk!
Henüz lise yıllarında ulu orta yerlerde tüküren, geğiren birilerini gördüğümde şaşırırdım.
Şaşırmamın nedeni; lise adabı ya da o yıllarda lise okumanın belli bir statü olarak görülmesi algısıydı belki de.
Yani lisedesiniz ve okumuşluğun verdiği sorumlulukla toplumdaki sorumluluklarını bilen toplum adabını bilen bir insan gözüyle bakılmasıydı.
Arabeskin kol gezdiği çocuk şarkıcılar furyasında popüler yaşıtlarımız Emrah’ı, Mahsun’u içten içe kıskandığımız toplumsal dönüşüm yılları.
Aradan geçen 30 yılda pop ve protest kültürün yarattığı karışıklık içinde Ahmet Kaya’yı, Sezen Aksu’yu, Zülfü Livaneli’yi, Grup Yorum ve İlkay Akkaya’yı hazzettiğimiz bir dönemde Müslüm’e de, İbo’ya da meylettiğimiz bir karışık kültürle büyüdük 80’li yıllar ile 90ların başında.
Bir süre sonra bir kişilik oturdu az çok. Aşık Mahsuni, Şivan Perver, Koma Agiri Jiyan ile renklendi repertuarımız.
Size dayatılan tüketim alışkanlıkları, yaşam tarzlarıyla bezenmiş üst kültürlerden dönemin siyasi ve kültürel atmosferi içinde kendinize bir alt kimlik yaratıyorsunuz zamanla. Oldukça renkli, bir o kadar da yoz karışık bir dönem.
Ancak lisede olmasına rağmen ulu orta yerlerde tükürmeyen, lokantada ağzında kürdanla çıkmama sebebimin aldığım eğitimle sınırlı olmadığını aradan geçen uzun zaman sonra öğrendim. Babam!
Evin içinde, dışında, oturup kalkmada benim için gizli bir rol model olduğunu idrak etmem zaman aldı belki ama kendime özgü karakteristik özelliklerimle birlikte kısa zamanda oturdu sanırım.
Bunları dilim döndüğünce neden yazdım?
Bir müzisyeni öldürülmesi ve bunu yapan zorbaların okumuş ve bürokrat olmuş üç kişinin kimliklerini öğrendikten sonraki ürperme diyelim.
Nasıl bir toplumsal yapının içinde devinip şahsa münhasır insanlar haline geldiğimizi sorgulama gereği.
Üniversite mezunu ve birçoğumuzun hayal edemeyeceği sözde sosyal statü sahibi üç kişinin yaptığı zorbalık ve cinayetin işleniş şekli, hem de bire üç bir dengesizlikte.
Nasıl bir vahşet!
Dünyaya başka bir gözle üstelik üstten bakan insanların her istediğini yapabilme kudretine sahip bir anlayışa nasıl sahip olduklarını anlamlandırma çabası benimkisi.
Yara sıcak henüz, bir gün sonra bu kez Adalet Bakanlığı'nda daire başkanı olan bir hâkim eşini öldürüp intihar ediyor. Hakimler ve Savcılar Kurulu, bir kadını öldürüp intihar eden bu kişi için taziye mesajı yayınlıyor. Cinayetlerin hukukun karar merci öldürülen kadının adını anmadan yapıyor bunu üstelik.
Ve başa dönüp kendime, aileme, kardeşlerime, geniş aileme bakıyorum bir kez daha!
Yetiştiğimiz dönemin, siyasi, ahlaki ve kültürel değişimlerinin toplum üzerindeki etkisini sorguluyorum.
Yaşadıklarımız içinde beliren kimliğimizde, aile önemli elbette, yok olan alt kimliklerimiz, toplumun ruhunu zorlayan yoz anlayışın yarattığı kaos ve tüm bunlarla ortaya çıkan hastalıklı bir yapıya dönüşmemizin işaretleriyle dolu.
Yazık!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.