Yûsif Bedirxan
Yusif Bedîrxan yazdı: Haindi, değildi tartışmasında Sultan Vahdettin – 1
12 Kasım’da Yeniçağ Gazetesi sorumlu yazı işleri müdürü ve yazarı Erdem Avşar, Osmanlının son padişah Vahdettin’in kaçışı ile alakalı, Türk düşmanlığına vurgu yapan şöyle bir yazı kaleme almış:
Osmanlı’da başta birçok padişah olmak üzere üst düzey yönetimde büyük bir Türk düşmanlığı vardı.
Devletin en üst mertebelerinde Ermenilere, Rumlara yer veren Osmanlı’da son Padişah Vahdettin’in Türkleri aşağılayan sözleri de bunun adeta kanıtıdır.
Atatürk'ün rütbelerini, nişanlarını ve madalyalarını söktü.
Yetmedi; Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını idama mahkum eden Divan-ı Harbi Örfi kararını imzaladı.
O da yetmedi; Atatürk ve silah arkadaşlarının “katli vaciptir” fetvasını onay verdi.
Osmanlı’nın son Padişahı Vahdettin, milli mücadeleyi engellemek için elinden gelen her şeyi yaptı, sonra da İngiliz gemisine binerek ülkeden kaçtı.
Yıllardır yıkılmaya yüz tutmuş ve kuruluşundaki Türklük bilincini çoktan yitirmiş Osmanlı’nın son padişahı Vahdettin, sadece milli mücadeleye değil Türklere, Türklüğe de düşmandı.
Osmanlı'dan önce Anadolu'nun yüzde 80'i Türktür. Osmanlı bu oranı yüzde 50'nin altına indirmiştir.
Vahdettin’in kendi de itiraf ettiği gibi Osmanlı, Yavuz Sultan Selim’den sonra tamamen Türkçülük karşıtı politika izledi.
Devletin son dönemlerinde en üst kademelere Ermeni ve Rumların doldurulması, bunun sadece bir yansıması.
Yazı uzun ancak Erdem Avşar, bu söylemlerini dayandırdığı belgeler ve şiirler de ortaya koyuyor.
Refik Halid Karay’ın elde ettiği Mısır’da yayınlanan El Ahram gazetesinin 16 Nisan 1923 tarih ve 14024 sayılı nüshasında Vahdettin’in Türk milletinin aşağıladığı ve soyuna sopuna dil uzattığı bölüm şöyledir:
"Netice-i kelâm olarak şurasını beyan ederim ki, hilâfet meselesinin halli, dini, kavmiyeti, vatanı meşkuk ve mahlût (kuşkulu ve karışık), askerîden ve sünuf-u saireden (diğer sınıflardan) mürekkep bir şirzime-i kalile (küçük bir azınlık) ile, kısmen mükreh ve mücber (korkutulmuş ve zorlanmış) ve kısmen ahvalin ledünni-yatından (iç yüzünden) bî-haber olarak mugfel halinde (kandırılmış) bulunan beş altı milyonluk masum Türk kavminin selahiyeti dahilinde olmayıp, bu; üçyüz milyonluk âlem-i İslâmın tamamına taallûk edecek bir mesele-i azimedir."
Ayrıca Sultan Vahdettin, bununla da kalmayıp Osmanlı’nın Yavuz Sultan Selim’den sonra Türk saltanatı değil Saltanat-ı Muhammediyye olduğunu şu sözlerle savunuyor:
"Ceddim Osman Gazi’den Selim-i Evvel’e kadar Devlet-i Osmaniyye namıyla Türk Saltanatı (sayfa 10) var idi, Selim-i Evvel’den sonra ise bu saltanat hilâfetin inzimamıyla (eklenmesiyle) Saltanat-ı Muhammediyye haline geçmişti."
Murat Bardakçı her ne kadar yalanlamış olsa da işin aslı budur…
Dediğim gibi yazı uzun devamını şu linkten okuyabilirsiniz. (1) Devam Edecek
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.