Yûsif Bedirxan
Yusif Bedîrxan yazdı: Annemin, Sur ve ekonomi üzerine izlenimleri - II
Geçtiğimiz gün kendi durumundaki arkadaşıyla yeni konutların yapıldığı Sur’da Yeni kapı civarına gezmeye gidiyor. Aldıkları suları da gizli gizli utana sıkıla içmeyi ihmal etmeden geziyorlar.
O gün tüm ısrarımıza “ben seni arabayla alacağım” dememe rağmen “çox yoruldum” deyip bize gelmedi. Biz de yemeği alıp O’na iftara gittik. Annem her zamanki gibi TRT Kürdi’deki iftar programını izliyor, bizde onunla birlikte tabi.
***
Unutmadan annemin ısrarla gizlediği ve kimi zaman da utandığı Kürtçe’ye hâkimiyetinden ve Kürdevari durumundan da bahsedeyim biraz. Köyde doğup, annesinin -en küçük dayımın doğumu sonrası hastalanıp- ölümünün ardından dedem ile birlikte yanılmıyorsam 10’lu yaşlarda Diyarbakır’a geliyorlar. 5 kardeşli ailede tek kız çocuğu. Dedem tek kız çocuğu olması ve çok sevmesine rağmen -Ki eşini genç yaşta kaybetmesine ve ısrarlara direnerek çocukları için evlenmeyen fedakar bir adam- 14 yaşında dayımın yakın arkadaşı babamla evlendiriliyor. Anlattığı her meselede (Süleyman Demirel gibi) araya bir atasözü sıkıştırır. 2000’li yıllarda uzun uğraşlar ve araştırmalar sonrası Kürtçe deyimler ve atasözleri kitabı çıkaran bir arkadaşımızın kitabını alıp incelediğimde annemin dediği birçok atasözlerini, deyimleri (Gotina Pêşiyan/bivêj) kitabında görmediğim için annemden not alıp kendisine verdim de; ikinci baskıya biraz da mahçup bir şekilde ekledi.
Annemin ısrarlı şekilde şehirleşme çabası, babamın da şehir çocuğu (gediyê bajar) oluşuyla bizim evimizde Türkçe dışında bir dil konuşulduğunu hiç hatırlamam. Yaşadığı için kimlik çatışması mı, Stockholm sendorumu mu derler bilmem ama o çelişkinin izlerini üzerinde yaşamı boyunca taşıyan annemin; bir kelam dinlediğinde hüzünlendiğine çok kez şahit olmuşluğum vardır. Devam Edecek
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.