Süleyman Acar yazdı: Anneme Ağıt!

Ben Süleyman Acar, önce kendimden biraz bahsetmek isterim.

25 Kasım1988 Diyarbakır doğumluyum. Sekiz çocuklu bir evin, sallanan son beşiğiyim. Doğuştan görme engelli ve 2011 yılından bu yana da kulaklarımı kaybettim ve işitme cihazı vasıtasıyla duyabiliyorum. Telefonum ve bilgisayarımda yüklü olan sesli ekran okuyucu program sayesinde rahatlıkla yazışabiliyorum. İlk ve ortaokulu dışarıdan, Lise’yi de açıktan bitirdim. Gayret ediyorum ki rabbimden gayrısına minnet borcum olmasın.

5 Aralık2014 tarihinden bu yana, Diyarbakır’da kitap satıcılığı yapıyorum. Ayrıca gönüllü okuyucular tarafından görme engelliler için seslendirilen milyonlarca sesli kitap var. O sesli kitaplar ve radyom ile kendimi yetiştirmeye çalıştım hep. Hala da vazgeçmiş değilim. Çünkü ben insanoğlunun her zaman öğrenime ve bilgilerini yenilemeye muhtaç olduğu kanaatindeyim.

Ben de bir insanoğlu olduğuma göre, bu benim için de geçerlidir elbet.

3 Eylül 2015 ve 4 Şubat 2016 tarihleri arasında, Ankara Yenimahalle’de bulunan görme Engelliler Rehabilitasyon Merkezi’nde temel eğitim aldım. Ve yine 21Eylül 2016 ile 9 Şubat 2017 tarihleri arasında aynı rehabilitasyon merkezinde bir de bilgisayar eğitimi aldım.

Eğitimlerim sırasında kitapçılık işini Ankara’ya da taşıdım. Hafta içi dersten sonra saat 18'e kadar, hafta sonları da sabah saatlerinden akşam altıya kadar Ankara Kızılay ve Ulus'a giderek kitap satmaya devam ettim.

Ayrıca halk müziği solistliği yapıyorum ve bunun yanı sıra âcizane şiir yazmaya çalışıyorum. İlerleyen zamanlarda çıkarmayı düşlediğim “Doğu'da engelli olmak mı, engel olmak mı?” ve “Onun Adı O” isimli roman kitaplarımı yazmaya başlayacağım inşallah.

Son olarak 2020 yılında Rahmetli Anneciğime bir ağıt yaktım! Eğer ağıt yakmak da nereden icab etti derseniz, size ağıt kavramıyla cevap vereyim! Önce ciğere bir ateş düşer, ciğer o ateşte alabildiğine yanar, ondan sonra ciğerdeki ateşin sadece bir damlacık parça halinde ağıt olup dışarıya sirayet eder! Yani önce yanarsın, sonra o ateşi ağıt edip yakarsın. Ben de 31 Mart 2003 tarihinden bu yana hem yanıyor, hem de hemen hemen her gece de ağlıyorum.

Dedim bari azcık da yakayım ki bu ateş beni öldürmesin, ama süründürürse süründürsün. Öldürmesin ki yanmaya devam edeyim, yandıkça da yakmaya güç bulayım. Yaktığım bu ağıt’ı sütüdyo ortamında seslendirdim! Fakat şunu belirtmek istiyorum, 4 yaşımdan beridir Türkü söylüyorum ve son 18 yıldır da, yani 2002 yılından bu yana da kendimi müziğe adadım, bu kaydımdan sonra şunu fark ettim, bu ağıt ömrümün en güzel ve en başarılı çalışması olmuş! Bunun sebebi de, bu ağıtı sadece okumadım, okurken, aynı zamanda yaşadım her bir anını, her cümlesini. Çok uzatmadan buyurun ağıtıma. (Not dinlemek isteyenler için linki de buraya bırakıyorum:

Ağıt

Sensiz gezdim adım adım,

Göğü salladı feryâdım!

Sendin benim tek murâd'ım,

Ben murâd'ım alamadım

Alnımda bir kara yazı,

Kaderime oldum razı!

Kimse sevmez kör öksüzü,

hasret'in içimde sızı…

Doğuştan görmez gözlerim!

Kabrine varmaz dizlerim!

Kimse'ye geçmez sözlerim!

Akar gözyaşım, gizlerim

Anne, anne

Öldüm anne!

Hasret'inle yandım anne.

Aralık'ta alev aldım,

Haziran'da dondum anne.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi