Tarık Othan
Siyaset, çözüm, “adam”cılık
Türkiye’de ortalama yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert geliri 2018 yılında 24 bin 199 TL iken, gelirin en yüksek olduğu bölge, 34 bin 912 TL ile İstanbul, en düşük olduğu bölgeler ise Diyarbakır, Van, Muş, Bitlis, Hakkari, Mardin, Batman, Şırnak, Siirt, Şanlıurfa illeri oldu.
Rakamlar Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), 2018 yılı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması Bölgesel Sonuçları’na ait.
Aynı sonuçlar eğitimde de geçerli.
Yine TÜİK’in 2016’da yayımladığı, “İllerde Yaşam Endeksi 2015” araştırmasına göre, eğitimde en kötü 4 il arasında, Güneydoğu’dan Diyarbakır, Şırnak, Mardin ve Batman yer almış, diğer 6 ili ise Doğu Anadolu Bölgesi kentleri var.
TÜİK’e ait üç yıl önceki bilgiler bunlar.
Fakat bu yıl yapılan Liselere Geçis Sınavı (LGS) sonuçlarında son 11 il arasında sırasıyla Bitlis, Ardahan, Batman, Diyarbakır, Muş, Van, Mardin, Ağrı, Şanlıurfa, Siirt, Hakkari ve Şırnak var ve LGS’de ilk 20 ilin ortalama net sayısı 40-45’lerde iken son illerin maalesef 20 ile 25 gibi net sayısı var.
Bu tablo, ekonomi kadar eğitimde de söz konusu kötümser tabloyu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Tüm bu bilgiler ışığında oluşan tablo elbette tesadüf değil.
Bu tablonun ortaya çıkmasına sebep birçok sorun var elbet, ancak en başa oturtacağımız sebep kuşkusuz bölgede yıllardır yaşanan çatışmalı süreç.
Sürecin sürdürülebilir olmaktan çıktığı son dört yıllık zaman dilimi içinde yaşananlar bölgede bu anlamda sorunları daha da derinleştirdi dememiz mümkün.
Bölgenin, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri makûs olarak nitelenen talihindeki büyük açmazları da üzerine koyduğumuzda ortaya çıkan tabloyu destekleyen paralel bir politik bakış silsilesi de var bu tablonun oluşmasında.
Ancak sorunları aşmak adına ortaya “kesin bir irade” konul(a)mamasında en büyük handikap politik bakış açısına paralel halkın muhataplığının yanlış adresler üzerinden temsil edilmesi.
Handikap dediğimiz bu durumu biraz açalım.
Böylesi kaotik süreçlerde izlenen politikalarla beraber, sorunların yanlış adresler üzerinden çözülmeye/yürütülmeye çalışılması farklı rant ilişkilerini ortaya çıkarıyor.
Feodal yapılar/kanaat önderleri üzerinden oluşturulan kanallar, hem çözümü ötelerken, hem de sorunları daha da derinleştiriyor.
Temsil de ve tespit de bu noktada rayından çıkıyor.
Çözüm için ortaya konulması gereken “kesin irade”nin halk yararına olması önceliğinden çok, muhatap alınan çıkar grupları ve dar çevrelerine hizmet etmesi başlı başına bir sorun.
Hesaplar bu mantık üzerinden yapıldığı içindir ki; tüm taraflar açısından ortaya çıkan manzara halk nezdinde ne yazık ki gerekli karşılığı bulmuyor.
“Adamcılığa” hizmet eden bu anlayış, eğitimden, sağlığa, belediyelerden, devletin sair kurumlarına kadar her alana sirayet etmiş durumda.
Ve bu anlayıştandır ki maalesef çözüme olan inancı, tüm taraflar adına daha başından zedeliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.