Korana virüs, Sağlık, Siyaset ve Ekonomi
Tüm dünya aylardır adım adım epidemiden pandemiye dönüşen ve ne zaman sonlanacağı belirsiz bir salgınla sağlık, siyasal ve ekonomik kaosun etkisinde.
Bu pandemi, bir günde veya bir ayda ortaya çıkmadı. Çin’de baş göstermesiyle diğer ülkeleri etkisi altına alması bile aylar sürdü. Ancak, on yıllar boyunca bilinen bu tür viral salgınların baş göstereceğini bilen ve hiçbir hazırlık yapmayan basiretsiz politikacılar kendini bilmezliğe veya ucuz politik hesaplarla toplumlarını manipüle etme yolunu seçtiler.
Yüzyılımızın hasta imparatorluğu ABD, Çin’in bu salgınla çökeceği ve kendi liderliğinin devam edeceği propagandasına sarıldı. AB bu salgının Çin’in kültürel yapısından kaynaklandığı kibrin verdiği küçümsemeyle, kendileri gibi “gelişmiş” ülkeleri etkilemeyeceği savıyla yaklaşarak bu zayıflamadan pay alabileceği hesapları yaptı.
Yüzyıllardır viral hastalıklar (Soğuk algınlığı, Akut bronşit, Grip, Larenjit ve otitin pek çok türü, Kızamık, Kızamıkçık, Viral hepatit, AIDS) biliniyor. Ancak devletler her dönemde salgına ve pandemiye dönüşen viral hastalıkların kaosunu tekrarlayarak yaşıyor. Hata toplumda mı? Yoksa geleceğini bile bile önlemler almayan ve yöntemler geliştiremeyen beceriksiz politikacılarda mı?
Kuş gribi, domuz gribi, sars, mers vb. viral mutasyonlardan sonra Korona virüsünün ortaya çıkacağının net sinyali ortadayken “bilim insanları ve politikacılar” neden görmezden geldi?
Toplum, vergileriyle ve yetkilendirmeyle görevini yerine getiriyor, görevlerini yerine getiremeyen her alanda olduğu gibi beceriksiz politikacılardır.
Ya virüs pandemiye dönüştükten sonra televizyonlarda ve politikacıların bilim kurullarında arz-ı endam göstererek ortaçağdan kalma yöntem olan süresi belirsiz karantinayı büyük bir bilimsel ciddiyetle günlerdir anlatan ve dayatan, tedavi için ilacın veya aşının hazırlanmasının aylar belki yıllar alacağı dışında öneri sunamayan bilim insanlarına ne demeli?
Söylenebilecek tek şey lütfen ertelediğiniz görevinizi yapın sizlere değer veriyoruz. Ancak reel yaşam alanları hasta hane veya laboratuvar alanları değil! Önerilerde bulunurken lütfen bu farkı gözetin.
Yaşamsal tüm alanlar zincir halkaları gibidir biri olmadan zincir kopar ve diğer halkalar zincir olmaya devam edemez. Hayat; sağlık, ekonomi, sosyal, kültürel tüm halkalarıyla hayattır. Hepsi birbirini besler. Biri olmadan diğeri gelişemez, devamlılığını sağlayamaz.
Pandemi krizi tüm dünya devlerini siyaseten ve ekonomik olarak çökertti, diz çöktürdü. Tüm devletler kasalarındaki yedek akçe olarak adlandırılan yüz milyarlarca dolar/Euro paraları ortaya saçarcasına kullanıyor. Sanayi durmuş durumda, ekonomik sistem iflasların eşiğinde!
Toplum, devletlerin kasalarındaki milyarlarca dolar/Euro’yu neden verdi? Böyle saçarcasına dağıtmak için mi, Yoksa toplumu bu tür felaketleri gelmeden önlemek ve toplumu korumak için mi verdi?
İlk etapta evde karantina ortamında maaş alırım rehavetinde olan emekçiler şimdi işsizlik korkusunda! Kriz sonrası iflaslar sonucunda milyonları bulacak işsizlik ordusu sebebiyle çalışma koşullarında ve işçi haklarında ciddi gerilemeler beklenebilir.
Bu durumdaki ekonomiden devletlerin vergi toplayabileceğini düşünmek saflık olur. Kasaları boşalan devletler kontrolsüz borçlanma yoluna girecektir. Kriz sonrası yeni vergilerle açıklarını kapatmaya, krizi yönetemeyen ülkeler IMF ve benzeri tefeci kurumların kapısında kuyruğa girecekler.
Geçmiş uygulamalarında ABD’nin politikalarının güdümünde faaliyetlerini yürüterek siyasallaşan IMF ve Dünya Bankası ABD’nin yan kuruluşlarına dönüşmüş durumda. ABD’nin kriz sonrası etkinliğini koruma ve yeniden tesis etme stratejisi, krizle plansız mücadele eden devletlerin ekonomik çöküş sonrası IMF ve Dünya Bankasından teslimiyet koşullarında borçlanması üzerine kurulu gözüküyor.
Bugüne kadar aymazca davranan Siyasal sistemler “bilimsel öneriler adı altındaki” yaptırımları öne sürerek, toplumsal yaşama korku pompalayarak, adım adım toplumsal özgürlükleri teker teker kıskacı altına alarak totaliter bir hegemonya kurmaya çalışıyor. Toplumsal tepkinin en belirgin sembollerinden gösteri ve yürüyüşler rafa kalktı, 5-10 kişilik sosyal bir araya gelmeler bile riskli görünmeye başladı, grev hakkı uygulanabilecek yöntem olmaktan çıktı, tüm haberleşme ve iletişimin kontrolü gönüllülük temelinde devredilmesi isteniyor…
Tüm bu gelişmelerin ışığında krizle savrulan ülkeler, krizle mücadele ve toparlanabilme bahanesiyle totaliter rejimleri dayatacaklar.
Ülkeleri, Uluslararası finansal kurumlar aracılığıyla borçlandırarak güdümlerine alacak Küresel güçler verdikleri borçları katmerli faizlerle toplayabilmek için, bu ülkelerdeki totaliter rejim girişimlerine destek verecek ve teşvik edecek gibi gözüküyor.
Ne yazık ki, kriz sonrası çökmüş ekonomik sistemler totaliter rejimleri dayatacağı çok bariz gözüküyor. Bunun ilk belirtileri bu günden gözlemleniyor.
Bu krizden ancak, önceden önlemlerini alabilmiş, kurumlar arası koordinasyonu sağlayan, toplumca organize olarak güçlü bir şekilde mücadele edebilen toplumlar en az zararla çıkarak, küresel güçlerin IMF ve Dünya Bankasının borçlanmayla dayatacağı teslimiyet koşullarından kurtulabilecektir.
Küresel güçlerin dayatacağı yöntemlerle değil, Ancak Toplumsal dayanışmayla bu krizi atlatabiliriz. Kazanılmış Demokratik haklarımızdan ödün vermemek ve küresel güçlerin dayatacağı teslimiyet koşullarına boyun eğmemek için tamda Toplumsal Dayanışma zamanıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.