
Bayram Öcal yazdı: Süleyman Peygamber ve Hüd Hüd Kuşu
Anlatılan odur ki; insan ve rüzgâra hükmeden, hayvan ve kuşların dilinden anlayan Süleyman Peygamber, bir gün hükmettiği bütün varlıkları etrafında toplamış ve şöyle demiş:
"Ey ümmetim (biat edenlerim)! Alemlerin Rabbi bana iki tercih sundu. İstersem kıyamet gününe kadar bana uzun bir yaşam bağışlayacak. İstemezsem sürem bittiğinde ben de yaşama veda edeceğim. Hangi seçeneği tercih etmemi istiyorsunuz?".
Cinler, insanlar hep bir ağızdan "Yüce kralımız. Kıyamet gününe kadar yaşamak senin hakkın" diye bağırmış.
Ancak aralarındaki Hüdhüd kuşu (Çûka Pûpê) topluluğun aksine, "İtiraz ediyorum" diye seslenmiş.
Pûpê’nin bu çıkışı karşısında Süleyman Peygamberin ümmeti dehşete düşerek, dönüp bir Süleyman peygambere bir de Pûpê’ye kuşuna bakmışlar;
Tüylerinin yolunarak öldürüleceğini beklerken Süleyman Peygamber Hüdhüd kuşuna dönmüş. "Neden uzun yaşamamı istemiyorsun?" demiş.
Hüdhüd kuşu "Sultanım bir süre sonra yaşlanacak, güçten takatten kesileceksiniz. Sevdikleriniz bir bir ölecek ve her birinin acısı içinize gömülecek. İşte o zaman yaşam size haz değil, eza veriyor olacak" demiş.
Süleyman Peygamber "Hüdhüd kuşu doğru söylüyor. Siz hepiniz dalkavuksunuz. Ben ölünce mezarımda tepineceğiniz günü bekliyorsunuz. Hüdhüd kuşunu dinleyeceğim ve zamanı gelince çekip gideceğim" demiş.
Süleyman Peygamber muhteşem sarayının inşaatında çalışan cinleri ve insanları denetlerken kalbi durmuş. Bastonuna dayalı halde aylarca ayakta durmuş. Hiç kimse korkudan yanına bile yaklaşamamış. Ağaç kurtçukları bastonunu kemirmiş, baston kırıldığında Süleyman Peygamber ağız üstü yere kapaklanmış.
Cinlerden biri yanına yaklaşmış. Soluk almadığını görünce sevinçle "Süleyman öldü. Hepimiz özgürüz artık. Hepimiz özgürüz” diye bağırmış. Bunu duyan diğer cinler ve insanlar Süleyman peygamberin cesedi etrafında halka tutarak çılgınca tepinmiş.
…
Neden hüd hüd?
Doğu-İslâm edebiyatlarında hüdhüd kendisine izâfe edilen birçok özelliğiyle zikredilir. Bunların başında bilhassa anne ve babasına gösterdiği saygıdan dolayı sembol olarak anılması gelir. Yürürken sorgucunun sallanışına göre Arapça’da çeşitli isimler alır. Hz. Süleyman yer altında gizlenen düşman askerlerinin yerini belirlemek için hüdhüdü görevlendirmiştir. Bu sebeple Arapça’da, herkesin göremediği şeyleri görebilen kimseler için “absar min hüdhüd” tabiri kullanılır. Hüdhüdün insanları kötü bakışlardan koruduğu veya büyüyü bozduğuna inanılır. Bazı yerlerde hırsızlara karşı dükkânlara, kötü cinlere karşı da evlere asıldığı söylenir. Bazı kavimlerde, hüdhüdün sağ gözünün bir insanın iki gözü arasına konması durumunda onun yer altındaki defineleri göreceği kabul edilir. Esasen “hüd hüd” diye ötmesi gizli şeyleri göstermek için “orada orada” demesinden ibarettir.
Bayram Öcal yazdı: Dünya Kupası’nda bitarafım
29 Kasım 2022 Salı 09:00Bayram Öcal yazdı: Paranın kudreti; Katar Dünya Kupası
25 Kasım 2022 Cuma 09:38Bayram Öcal Yazdı: Bayramlık ağzım
19 Kasım 2022 Cumartesi 00:37Bayram Öcal yazdı: Olduğu kadar lazım bilgiler
09 Kasım 2022 Çarşamba 01:00Bayram Öcal yazdı: Beynim yanıyor!
03 Kasım 2022 Perşembe 01:00Bayram Öcal yazdı: Yalı Çapkını; Ahlaksızlık Diz(i) Boyu
27 Ekim 2022 Perşembe 00:55Bayram Öcal yazdı: Babaqenuç
18 Ekim 2022 Salı 00:05Bayram Öcal yazdı: Herkese lazım hukuk; Hakaret, Balkon, Halı vs.
08 Ekim 2022 Cumartesi 01:15Bayram Öcal yazdı: Sevmiyorum hayatı
28 Eylül 2022 Çarşamba 01:30Bayram Öcal yazdı: Mutsuzluğun şehri; Diyarbakır
23 Eylül 2022 Cuma 01:00




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.