Aziz Gülmüş yazdı: Korfıstan… Fayton ve Atlar

Çocukken bilye (Diyarbakır şivesi ile xar) oynarken, tümüne anlamında "Çüçüütt" diyerek belli bir hedefe değil, hangisine denk gelirse şeklinde ön bir tanımdan sonra bilyeyi yuvarlardık.

Birine denk gelirse, arkadaşımızın yeteneğini aşağılamak için de, "Korfıstandan değdi" (Şans eseri-tesadüfen) vurdun derdik.

Birde, bilyeyi "xarı" atmadan önce şansı kırılsın diye rakip oyuncu sihirli bir sözcük olan, "quzzê helê" (Helê'nin ..mı)diye bağırırdı. Helê kimdi? cinsel organının nasıl bir uğursuzluğu vardı bilinmezdi.

Daha ileriki, yani gençliğe yeni adım attığımız, henüz devrimcilikle flörtümüzün başlamadığı günlerde duvar diplerinde barbut (zar) atardık.. Ortaya ya tütün tabakası veya kibrit kutusu koyup zarları bu kutunun göbeğine çakarak kumar oynardık. Postayı (Yani paraları) ortaya koyarak, "qurışi dötüne" diyerek son paramızı da gelecek zarın insafına bırakırdık. Zarları avucumuzda çalkalayıp atmadan önce gıcık aldığımız bayan öğretmenlerin, ".......'nın dudağından!" (Başka organlarının adını da geçirirdik bazen) diye fırlatıp attığımızda bizlere şans getireceğini sanırdık..

Bugün yaşadığımız şu günlerde Zamlar "Çüçüüüt!! diye bağırarak üstümüze üstümüze gelirken, toplumun bütün alt tabaklarını darmadağın etti, orta sınıf tarihten silindi.

Velhasıl " Korfıstandan" yaşıyoruz, "quzzê helê" sihirli sözcüğü ile "..........nın bilmem neresinden" diye haykırmak "Çüçüüütt" diye üzerimize gelen kasırgayı durdurmaya yetmiyor.

Fayton ve Atlar

Faytona koşulan atların hikayesini bilir misin yeğenim? Atlar kayışlarla faytona bağlandıklarını bilmezler…

Sürücü, kırbacı sırtlarına vurduğunda koşup kırbaçtan kurtulacaklarını sanırlar..

Sırtlarına her vurulan yakıcı kırbaç darbesinden bir an önce kurtulmak için daha hızlı koşmaya başlarlar. Oysa sürücü ile aralarında kayıştan sağlam bir bağ olduğunu bilmeden delice koşarlar. Kendilerine acı veren sürücünün kırbaç darbesi değil, onları faytona bağlayan kayışlardır.

İşte biz insanlar, bizi yönetmeleri için seçtiğimiz yöneticilerle aramızdaki oy bağını yani bizi tutsak eden kayışları koparmadıkça kırbaçlanmaya mahkumuz. Öyle hızlıca koşmak, kurtulmak için yeterli değildir. Biz kırbaçlandıkça onları varmak istedikleri hedefe daha çabuk götüreceğimizi bilmeden, tıpkı atlar misali…

Ne çok da faytona koşulan atlara benziyoruz değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aziz Gülmüş Arşivi