Av. Nupel Dicle Oyur yazdı: Türk Hukukunda Hayvanların Korun(MA)ması
Dünyayı paylaştığımız hayvan dostlarımızın yaşamlarına saygı göstermek ve onların en temel haklarını korumak, biz insanların en büyük ahlaki ve vicdani sorumluluklarından biridir. Biz insanlar gibi kendini ifade edemeyen hayvan dostlarının hakları korunmalı, tüm hayvanların yaşama eşitliği kanunlarlagaranti altına alınıp, hayvan hakları ihlallerine en uygun yaptırımlar uygulanmalıdır.
Hukuk Literatüründe Hayvan Hakları
İlk “Hayvanları Koruma Derneği” 1825’ yılında İngilizler tarafından kurulmuştur. Daha sonra birçok ülke de kurulan dernekler bir araya gelerek 1931 yılında 4 Ekim gününü “Hayvanları Koruma Günü” olarak kabul ettiler. Günümüzde tüm dünyada “Hayvan Hakları Günü” olarak kutlanmaktadır.
15 Ekim 1978'de Paris'teki UNESCO Genel Merkezi'nde ilan edilen Hayvan Hakları Dünya Bildirgesi'ne göre, tüm hayvanlarıneşit var olma hakkına sahip olduğu belirtilir. Uluslararası literatüre baktığımızda, her ne kadar hayvanların hukuken kişi olarak tanınması ve haklarının anayasal güvenceye kavuşturulması yönündeki fikirler olsa da bu talepler hukuk düzenine yansımadığı gibi Roma hukukundan beri, hayvanların eşya niteliğinde olduğu kabul edilmektedir.
Türk Hukuku’na baktığımızda ise hayvanlar, her ne kadar Medeni kanunda taşınır bir eşya olarak nitelendirilmişse de 2004 yılında yürürlüğe giren Hayvanları Koruma Kanunu (HKK) ile hayvanların özel statüsü ve hakları yasal garanti altına alınmıştır.
Mevcut mevzuatta yürürlükte bulunan Hayvanları Koruma Kanunu ‘‘Hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini’’ sağlamak amacıyla ortaya çıkmıştır.
Türkiye’de Mevcut Durum
Gaziantep’te ve Bitlis’te yaşanan acı olaylardan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ının yaptığı ‘Hayvanların yeri barınaklardır, sokaklar değil. Böylece hem hayvanlar korunsun hem de vatandaşların güvenliği sağlansın’ açıklaması üzerine Cumhurbaşkanı’nın talimatlarının olduğu genelge Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığına gönderildi. Bu talimatlardan sonra birçok sokak hayvanının, sokaklardan toplanmaya başlandığı, birçoğunun öldürüldüğü veya ölüme terk edildiği haberleri gelmeye başladı.
Öncelikle Türkiye’deki birçok belediyenin hayvan barınağının olmadığını belirterek, var olan barınaklarında koşullarının sokak hayvanlarının yaşaması için elverişli haldeolmadığı bilinmelidir. Farz edelim ki, barınakların durumu çok iyi de olsa bir hayvanın yaşam alanı bir barınak değil, doğadır. Hayvanların yaşam alanı olan doğa, uzun zamandır dünyanın tek hâkimi kendiymiş gibi davranan insanlar tarafından işgal edilmiştir.
Hayvanların yaşam alanlarından ve sokaklardan toplanarak ölüme gönderilmesi veya barınakta ölüme terk edilmesi kabul edilemez. Bu toplatılma işlemi yasa dışıdır. 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu gereğince sahipsiz veya sakat hayvanlar en kısa sürede yerel yönetim tarafından kurulan veya izin verilen hayvan barınaklarına götürülmelidir. Bu hayvanların yukarıda belirtilen merkez tarafından kurulacak gözlem noktasında tutulmaları sağlanmalı, gözlem alanındaki hayvanlar kısırlaştırılıp aşıları yapıldıktan ve iyileştikten sonra yakalandıkları ortama salınmalı gerekmektedir. Hayvanların yaşam alanlarına yemek ve su odaklarının kurulması, kısırlaştırma merkezlerinin artırılması, görevini yapmayan belediyelerin denetlenmesi yerel yönetimlerce sağlanmalıdır.
İnsanlar ne kadar doğanın sahibi gibi davransa da sahibi değil, bir parçasıdır ve doğadaki tüm canlılar eşittir.
Hayvanların Toplatılması Bir Çözüm Müdür?
Hayvanların toplatılması bazı kesimlerce çözüm olarak görülse de bu tarihteki örneklerinde de olduğu gibi hiçbir zaman çözüm olmamış, olmayacaktır.
Köpek nüfusundaki artış bazı zamanlarda patlama halini alınca yönetimler çare bulmaya çalıştı, bulunan çare genellikle köpekler için bir ‘‘toplama kampı’’ yapılması oldu ve kamp Marmara'nın ortasındaki Hayırsızada'da kuruldu.1910 yılında Sivri Ada (Hayırsız Ada) da yaşanan vahşette toplatılan köpeklerin günlerce acı acı bağırmaları duyuldu. Bir motor geçtiğinde hepsi kıyıya koşuyordu bir umut... Nasıl bir acı! Hepsi orada öldü. Ne oldu? Sorun çözüldü mü?
Ya da toplayarak barınaklara bırakmak çözüm getirebilir mi? Konya Büyükşehir Belediyesi Sahipsiz Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde yaklaşık 10 gün önce bir görevlinin elindeki kürekle bir köpeğe vurarak ölümüne neden olması, sonrasında çıkan görüntülerde kedilerin kopeklere yem olarak atılması, açlıktan kıvranan köpeklerin ölü köpekleri yemesi Türkiye tarihinde Elâzığ barınağında yaşanan dehşetten sonra var olan en büyük hayvan barınağı dehşetinden biridir.
Hayvanları toplamak çözüm değil onun yerine yapılabilecekleri şöyle sıralayabiliriz;
İlk olarak kaçak üretim yerleri mühürlenerek, kaçak üretim yapan insanlara caydırıcı cezalar verilmelidir.Kontrolsüz üretim son bulmalı hayvanlarının genetiğinin ticari amaçlar için kullanılmasının önüne geçilmelidir.
İkincisi zaten yeni düzenlenen yasada var, sokaktaki hayvanlar mutlaka kısırlaştırılmalı. Hayvanlar için besleme noktaları ve soğuktan korunmaları için evler yapılmalı insanların bu besleme noktalarınave hayvan evlerine karşı saygılı olmaları için bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Hayvanların canlı olduğunu ve bizim hayvanlara muhtaç, onların da bize muhtaç olduklarını bilmek gerekiyor her şeyden önce.
Kimi zaman hayvanlar tarafından saldırılar olabiliyor evet fakat bunu hayvan bilinçli bir şekilde yapmıyor. Hayvana nasıl davranırsan o şekilde hayvandan dönüt alırsın. Lütfen unutmayalım ki; hayvanların toplatılması çözüm değil. Sokak hayvanlarının yaşam alanı barınaklar değil, doğadır. Onları yaşam döngülerde rahat bırakalım
Sokak hayvanlarından elimizi çekelim. Daha iyi bir dünya mümkün!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.