Halil Yaman
Halil Yaman yazdı: Bir Otobiyografinin Acı Köşesi
Bir sazın telinde çalıyordu sevda türküleri.
Bir Anadolu'dur bağrıma bastırıp beni ürkütmeleri.
Umut kırıcı tavırlar, sis perdesi insanların dünyası.
Hayatın sahte gerçekliği. Koynumuzda biriktirdik yılanın zehrini.
Kibir ve kıskançlıktan hasetle yayıldı zehir.
Ölümün rengi hep kırmızı, kurumadı bu nehir.
Suikastın en cahil tarafından arıyorum nasihat cellatlarımı.
Unutmam hiçbir zaman umut denilen söze kandığımı.
Sessizliğin içinde kelimelerinin ilk heyecanına sığındım.
Olur olmaz saygınlığını yitirmiş artık cümleler.
Polyannacılıkla heba edilmez onca kağıt, onca sözler.
Uzakta arıyordu insanlığı o gözler.
Sıradan hayatlar üzerine çok kalem ağlattık.
Çoğu kez tüm geceye sabahladık. Kimin içindi bu koşturmalar?
Tüm güne mürekkep damıtmalar. Üstüne söz gerek bırakmamış,
yirmi dokuz harfin en ünsüz olanı,
en ünlüsüyle karşılaşan ve bunun adına aşkı yazan,
Bir otobiyografinin acı köşesi. Bizimle olan olmayan tüm insanlığın kelimelerin en sihirlisi...
Gereksizliğin geniş bir alana yayılması.
Orada doğan bebeklerin yüksek sesle ağlaması.
Bu neyin rahatlaması?
Her şeyin ustasıdır işinin sevgisi.
Bir bahçıvana sorun kelebeğin ömür şeceresini.
Çiçeklerin naifliğini sorun.
Sessiz ve sonbaharda ağlayışlarından söz eder tüm bitkilerin.
Herkesin hem haliydi zemheri ve üstü örtülmüş aşk çiçekleri.
Nadasa vurduk tüm bahçeleri.
Susuzluğun vesilesinden uçup gitti bahçıvanlar.
Güneşin sıcağına esir ettik her şeyi. Toprağa tesir edildi dört mahsulün bereketi.
Sonrasında insanlığın acizliğini dinledik.
Şaşırtmayan dil yaraladı herkesi.
Gözümüze sakındığımız o güzellikler çöp birikintisi.
Ateşe verildi kurumuş çöp ve külleri. Bir nehirin dibini boylamış rüzgarın aksi sesi.
Anadolu'da bir sazın telinde hasatsız kaldı çiftçi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.