Yûsif Bedirxan
Değişim, yozluk, karşı duruş…
Zaman içinde geliştirilen toplumsal olarak üzerinde anlaşmaya varılmış sözleşmelerle bugüne gelmiş toplumsal mutabakatlara gelenek diyoruz.
Ancak…
Rüyada görsek inanamayacağımız bazı değişimleri artık normal görmeye başladık. Öylesine değişimler ki aklım almıyor.
Geçen hafta bir düğündeydim; özellikle kadınların giyim tarzları ve bir gece için harcananların görseli uç noktalarda.
Geçen kaldırımda öpüşen 16-17 yaşlarda çocuklar gördüm. Puf bar denilen bir çeşit elektronik sigara içiyorlardı.
La havle deyip geçiyor orta yaşlılar, görmezden gelen kimi esnaflar da ya sabır çekiyor, kimisi de buna da şükür deyip aldırmıyor adeta.
Birileri çıkıp “madem erken yaşta evliliğe karşı duracak kadar modernsek bu nedir? diye sormuyor, sormaya bile korkuyor.
Tamam, özgürlük; herkesin dilediği şekilde yaşaması, giyinmesi, tercihlerde bulunması noktasında kulağa hoş gelen şeyler.
Ancak toplumun gelip geleceği nokta buraya kadar değil.
Dahası da oluyor ve olacak.
Bununla sınırlı kalsa amenna ancak toplumda müthiş bir bozulma var.
Herkesin susarak izlediği, yokuş aşağı giden bir toplumsal yozlaşma var
Öyle bir yozlaşma ki önü alınamaz bir halde ilerliyor.
Uyuşturucu satışı kullanımındaki artışı, fuhuş ve kara paraya endekslenen bir ekonomik alt yapıyı at gözlüğüyle ve gelişme, modernleşme adı altında izliyoruz.
Benim tercihim, benim hayatım gibi sloganlarla bir yandan meşru kılınan bu durum geriye doğru gitmeyecek, ilerleyecektir.
Tıpkı dolar gibi!
Toplum öyle bir arz-talebe mecbur kılınmış ki adeta uyuşmuş, hipnotize edilmiş bir halde zombi modunda modernleşmeye doğru gidiyor.
Bir furya; sosyal medyalar üzerinden öylesine hızlı yayılıyor ki bunu karşı çıktığınızda ya da eleştirildiğinizde ilk yediğiniz damga yobaz olup önünüze düşüyor.
Öyle bir bakıyorlar ki size artık sizin utanmanız gereken bir durum haline geliyor söyledikleriniz.
Bu yazımı okuyanlar, bir sonraki sözümde İran ve kimi Ortadoğu ülkelerindeki gibi ahlak polisi isteyeceğim sonucunu çıkarıyordur.
Asla; bir adım sonrası şeriat deyip kimi tepkilerdeki endişeyi de yerinde buluyorum.
Kadınlara dayatılan çağ dışılıklara da sonuna kadar karşıyım.
Ancak ne modernleşme adı altında toplumun içinin boşaltılarak yozlaştırılmasını ve tüketen bir robot haline getirilmesini kabul ederim, ne de din adı altında erkek egemen yapıyla topluma dayatılanları.
Endişemi az çok tahmin ediyorsunuz sanırım.
Gençliğimiz, çocuklarımız böylesi bir atmosferde zehirleniyor.
Yaşadıklarımıza toplumundaki kültür devinimleri diyenler olacaktır ya da kuşaklar arası çatışma.
Ama yaşadıklarımız bu değil; bundan fazlası…
Susacak mıyız ya da oturup tüm topluma dayatılanları izleyecek miyiz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.