Aziz Gülmüş
Aziz Gülmüş yazdı: Acı renkler
.. /Êzdî inancına mensup yaşlı yoksul adamı dövüp hırpaladıktan sonra kesip eşeğe yüklediği odunları da ondan alıp kendi eşeklerine yükleyerek tepeden aşağıya doğru yürümeye başladılar. Kendi aralarında da gülerek zavallı yaşlı Êzdîyi nasıl dövüp, kanlar içinde köyüne gönderdiklerini anlatarak "yiğitlik" yarışına girmişlerdi.
Sis kötü basmıştı bir adım ötelerini görmekte zorlanıyorlardı. Gece ayazında taş gibi kuruyan karda yürümek oldukça zordu. Eşeğe yükledikleri odunlarla tepeden aşağıya doğru inerlerken içlerinden biri kayarak aşağıya doğru yuvarlandı. Acı içinde feryat ediyordu. Arkadaşları, yoğun sis nedeniyle düşen kişiyi ancak sesin geldiği yönü takip ederek bulmuştu. Ayağa kaldırmaya çalıştıysalar da bu mümkün değildi. Ayağı diz kapağının hemen altından kırılmıştı. Eşeğin üzerine yükledikleri odunları indirip onu bindirerek köye doğru yola koyuldular.
Köye vardıklarında yoğun kar fırtınası ve sis hala etkisini devam ettiriyor, göz gözü görmüyordu. Ayağı kırılan genci ailesine teslim ederek evlerine gittiler.
O gece kar fırtınası ve sis nedeniyle gencin kırılan bacağı için hiç bir şey yapamadılar. Sabaha kadar acı içinde kıvranıp durdu. Sabahın ilk ışıkları ile Êzdî köyündeki kırıkçı kadına doğru yola çıktılar. Zorlu ve meşakatli bir yolculuktan sonra köye varmışlardı. Sora sora kırıkçı kadının evini bulup içeriye girdiler.
İçeride battaniyeye sarılmış yaşlı bir kadın tir tir titriyordu. Soba vardı ancak yakacak odun olmadığından içerisi buz gibi soğuktu. Genci yatırdılar. Kadın yerinden doğruldu, öte tarafta bulunan karanlık odaya girdi. Biraz sonra bir kaç tahta parçası ve hazırladığı ilaçla odaya geri geldi. Gencin ayağına ilacı sürerek tahta parçaları ile sıkı bir şekilde bağladı.
Biraz sonra içeriye Bıro girdiğinde ayağı kırık genç adeta şoka uğramıştı. Meğer kendisini tedavi eden yaşlı kadın Bıro'nun annesiymiş. Bıro'nun yüzünde önceki gün yediği dayağın izleri duruyordu. Bıro da genci tanımıştı. Yine de büyük bir misafirperverlik gösterip saygıda kusur etmemişti.
Genç her başını kaldırıp büyük bir mahcubiyetle kestiği odunları kendisinden alarak üstelik feci bir şekilde dayak attıkları Êzdî adama baktığında kızarıp bozarıyordu. Durumu fark eden Bıro, gence bakıp gülümseyerek:
--Tişt nabe Kirîvo, guh nede Ez jî u tu jî em ê baş bibin (Kirvem üzülme ikimiz de kısa sürede iyileşiriz) dedi.
Vücuttaki yaralar iyileşir belki ama ruhlara vurulan darbelerin açtığı yaralar kolay iyileşmiyor maalesef..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.