Ufuk Çimen Yazdı; Hafızayla yüzleşebilmek ve tartışma kültürü

Ahmet Güneştekin’in sergisi ile ilgili odağında kimi katılımcılar ve ziyarete gelenlerin davranışları ile alakalı birçok eleştiri yapıldı.

Haklı veya haksız; tartışılır ve bence tartışılması da iyi.

Önemli olan tartışabilmek.

Tam bu noktada tartışma kültürünü gösteren süreçle alakalı bir tespitle başlamak istiyorum.

Sanat anlamında bir eleştiri olduğuna ben şahit olmadım; varsa da rastlamadım.

İşin sunumundan kaynaklı bir sorun da yoktu. Güneştekin en başta gazetecilere sergiyi gezdirme ve anlatma ihtiyacı duymuş ki bu çok doğru yaklaşım.

Ardından davetliler ve ziyaretçilerin sergi alanına alındığını ve tartışmaların da bu noktadan itibaren (akşamki yemek esnası görüntüleri dahil) tartışıldı.

Serginin açıldığı 16 Ekim’den tam yedi gün sonra 23 Ekim’de eleştirilere yanıt vermek adına basın mensuplarının karşısına DTSO Başkanı Mehmet Kaya, Ahmey Güneştekin ve Şener Özmen ile beraber çıkıldı.

Kaya, eleştirinin toplumun en önemli özelliği olduğunu, ama hakaret ve şiddet içerikli eleştirileri reddettiklerini sergiye dair ortaya çıkan kimi görüntülerden kendilerinin de rahatsız olduğunu belirterek, “Bu bölge büyük bir travma yaşadı, insanlar çok incindi. Bu insanları biraz olsun üzdüysek özür diliyoruz. Temel hedefimiz tüm topluma bu acıları göstermek ve  bir hafıza oluşturmaktı” ifadelerini kullandı.

Ardından konuşan sanatçı Güneştekin, konuyla alakalı bir soruya soruyu "Ben orada yanlış olduğunu düşünmüyorum. Eğer birilerini anlamadan üzdüysem. Benimle sohbet etmeden ya da söylediklerimi anlamadan hiçbir insanın üzülmesini istemem. Hiç kimseye de  kırgın değilim. Keşke kimse üzülmeseydi. Ben ne niyetle neler yaptığımızı çok iyi biliyorum. Ben duygu ve niyetimden çok eminim. Fakat siz de takdir edersiniz ki böylesi organizasyonlarda her şeyi kontrol etmek inanın çok da kolay değil” yanıtını verdi.

Özetini aldığım konuşma epey uzundu ve soru-cevap şeklinde geçti.

Bir bütün olarak bakıldığında Güneştekin ve her ne kadar konuşmamış olsa da Şener Özmen, bu anlamda iyi işler ortaya koyan insanlar.

Hem de mahalleden insanlar.

Popülistlik belki tartışılabilinir bir eleştiri olarak her ne kadar saklı tutulsa da; mevcut şartlara ve haberlerin veriliş şekline baktığımızda manzara şu: Ortaya konulan sanat çalışması; genel olarak, bir zulümler manzumesini, ülkenin gündemine yeniden oturttu diyebiliriz.

İçişleri Bakanı Soylu’nun dile getirdiği "Hafıza Odası’nda Dürümlü’de katledilenler var mı, Tanışlı köyünde katledilenler var mı, türküleriyle yüreğimizi yakan Aybüke öğretmen var mıydı? Bu hafıza odasında bir köydeki üç aylık, altı aylık bebeği var mı? Neyi temizlemeye çalışıyorsunuz?" sözleri de aslında zulümler manzumesinin kabulüne işaret ediyor ve içinde ‘neden diğerleri yok’ diyor sadece!

Altı dolu her eleştiri, yapılanlara katkı sunar, geliştirir ancak DTSO Başkanı Kaya’nın da belirttiği gibi “hakaret” edilmeden ve anlayarak bunu dile getirmek önemli.

Olağanüstü bir 4-5 yıl geçiren ve bu sürede yaşanan travmaları yeni yeni atlatmaya başlayan Diyarbakır’da yapılan böylesi bir sanatsal faaliyetin -özelinde bölgeyi, genelinde ise ülkeyi- bir yüzleşmeye zorladığını da unutmamak lazım.

Tartışmaların bu gündemi daha da harlandırdığı da gerçek.

Sinirleri germeden; her tarafa eşit mesafede yüzleşebilmek dileğiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ufuk Çimen Arşivi