Bayram Öcal yazdı: Herşeye rağmen gülmek

Yaşadığımız bu olağanüstü zor süreçte; her şeye rağmen biraz da olsa rahatlamak için kendimize fırsatlar yaratmalıyız.

Şunu bir kere çok iyi bilmemizde fayda var; çoğu zaman kötülüğün de iyiliğin de kaynağı insan. Aldığımız kararlar, tepkilerimiz ve şartlar bizi yaşam yolculuğunda bazen dikenlere bazen çiçeklere denk getirir. Ama çoğunluğu dikenlerle dolu olan bir yolculuk bizi bekliyorken gülmek niçin gerekli?

ABD’deki Grinnell College’dan bilişsel psikoloji profesörü Janet Gibson, gülmenin insanlarda bir iletişim sinyali olarak evrimleştiğini anlatıyor: “Yüzlerce yıl önce gülmek insan grupları bir arada tutan yapıştırıcıydı. Gruba ‘Her şey yolunda, rahatlayabiliriz; gergin olmaya gerek yok, etrafımızda bir tehdit yok‘ mesajı veren bir sinyaldi. Dolayısıyla insan grupları için çok iyi bir hayatta kalma aracıydı. Beynin yüzyıllar boyunca bu bağlantıları koruduğuna ve bu nedenle şimdi de rahatlatıcı, komik, eğlenceli bir şey duyduğumuzda güldüğümüze inanılıyor.”

Britanya’daki University College London’dan bilişsel nörobilim profesörü Sophie Scott gülmenin nörolojik sürecini şöyle açıklıyor: “Gülmeye başladığınızda göğüs kafesinizde hızlı şekilde büyük bir kasılma yaşanır. Bu kasılmalar havayı iter: Ha ha ha. Ses çıkarmanın çok ilkel bir yoludur bu. Beyinde dolaşımda olan endorfinde değişiklikle ilişkilendirilir.”

Gülmek insanda ağrı kesici hissi yaratıyor adeta. Güldüğünüzde adrenalin seviyeleriniz düşer, daha uzun zaman çerçevesinde de stres hormonu seviyenizi düşürür. Böylece gülmek modunuzu yükseltebilir, strese karşı fiziksel ve duygusal tepkileriniz daha az yoğun hale getirir.

ABD’deki California Üniversitesi’ndeki 1989’da başlayan 150’den fazla uzun süreli ilişkisi olan çift üzerine yapılan uzun süreli bir araştırmada ise, kahkahanın insanları bir arada tutan yapıştırıcı olduğunu ortaya koydu. Psikoloji profesörü Robert Levenson liderliğindeki çalışma ekibi, memnun çiftlerin memnun olmayanlardan daha fazla güldüğünü gözlemledi.

Gibson gülmeyi ecza dolabınızda bedava bir ilaca benzetiyor. Gibson’ın anlatımıyla gülmenin bir başka faydası da şu: Güldüğünüzde daha çok oksijeni içinize çekiyorsunuz. Böylece beyninizdeki hücreler daha çok oksijen alıyor.

ABD’deki University of Maryland, Baltimore County araştırması, “Gülme ihtimaliniz başkalarıyla birlikteyken yalnız olduğunuz zamana kıyasla 30 kat daha fazla” gerçeğini ortaya koyuyor.

Ayrıca gülmek bulaşıcı da… Başkasını gülerken gördüğünüzde sizin de gülme olasılığınız yükseliyor.

Evet, şartlar kötü de olsa gülmeyi zorlamak lazım.

Başkalarının kötü hikayelerinde değil elbet.

Uzun yolda bizi bekleyen kötü hikâyelerin ihtimalini de düşünerek, kendimizin ve başkalarının güzel hikayelerinde gülmek dileğiyle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi