Yûsif Bedirxan
Yusif Bedîrxan Yazdı: Ermenilerin paylaşılamayan arsaları 3
Mahkeme, arazinin geriye kalan 121 dönümünün 1973 yılında yapılan kamulaştırmayla Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi adına tapuya kaydedildiği gerekçesiyle, karar verilmesine yer olmadığına hükmetti. Mahkeme, davacı tarafı ve avukatlarının yaptığı 3 milyon 436 bin TL masrafın davacılar ve müdahillerden alınmasına karar verdi.
Davaları reddedilen yurttaşlar kararı temyiz ederken Yargıtay’ın davada vereceği karar doğrultusunda kentin içindeki arazi durumu da kesinleşecek.
Diyarbakır’da yaklaşık 40 yıldır avukatlık yapan ve kadastro davalarında deneyimli olan Neymetullah Gündüz, taraflardan Cemiloğlu Ailesi adına davayı üç yıl takip ettiğini söylüyor. Anadolu’da tapu kayıtlarının 1862 yılında yapıldığını hatırlatan Gündüz, Osmanlı Devleti döneminde aristokrat aileler hariç Müslümanlara ait tapu kaydının çok az olduğunu, gayrimüslimlerin tapu kayıtların daha fazla olduğunu ifade ediyor.
Anlaşmazlık konusu arazinin bir kısmının gayrimüslimlere ait olabileceğini ifade eden Gündüz, şöyle devam ediyor:
“1915 tarihinde özelikle gayrimüslimlerin mallarına el konulması amacıyla Tasfiye Kanunu çıkarıldı. Halen yürürlükte olan bu kanun göre, Osmanlı vatandaşı gayrimüslimlerin firarına veya aranmasına karar verilmişse ya da şahıs devlete karşı silah kullanmış, vatandaşlıktan çıkarılmışsa malları hiçbir işleme gerek kalmaksınız el konularak Hazineye intikal ediliyor. Özellikle bu karar, bölgede çok geniş şekilde uygulanmış, daha çok Ermenilerin mallarına el konulmuş. Bunun yanında 1929 yılında çıkarılan 1515 Sayılı Tapu Kayıtlarından Hukuki Kıymetlerini Kaybetmiş Olanların Tasfiyesine Dair Kanun var. Bu kanunla da boş kalan Ermeniler ve diğer gayrimüslimlerin toprakları başka kişilerin adlarına geçirilmiş.”
Gündüz, eski tapuların sınırlarının muğlak olması, dava konusu arsanın çok değerli olması ve kent içinde kalması nedeniyle ellerinde eski tapu kaydı olan birçok kişinin “bu arazi bizim” diyerek dava müdahil olduğunu söylüyor.
Davayı dört yıl boyunca takip ettikten sonra bırakan Avukat Abdulbaki İzci ise, birçok sorun nedeniyle kadastro davalarının ‘kangrenleşmiş davalar’ haline geldiğini söylüyor. Eski tapu kayıtlarında arazilerinin sınırlarının koordinatla değil, etraflarındaki tarla, bahçe, yol, dere ve dağlarla tarif edildiğini belirterek, şöyle devam ediyor:
“Bu nedenle kadastro davalarında ilgili ilgisiz birçok vatandaş ‘bu arsa benim’ diyerek davaya dâhil oluyor. Çünkü tapuda koordinat yok, sınırlar sabit değil, elindeki tapu yanına ya berisini ya da bitişiğini okuyor. Zamanla bu sayı çoğalıyor, davalardaki taraf sayısı binleri buluyor.”
Davaların uzun sürmesinin diğer bir nedenin de mahkeme kararının taraflara tebliğinin uzun yıllar alması olduğunu dile getiren İzci, “Diyelim ki 50 yıl önce davaya katılan kişi ölmüş, kim olduğu belli değil. İsmi var ancak adresi, TC kimlik numarası yok. Ya da davacı ve davalı gayrimüslimdir. Araştırıyoruz hiçbir yerde bulamıyoruz be nedenle tebligatların verilmesi iki-üç yılı buluyor. Şu anda birçok dosyamız karara çıkmış ancak tebligatlar yapılmadığı için dava bitmiyor” diyor.
Kadastro davalarının çok uzun sürmesi nedeniyle bir müvekkilinin dava sonuçlanmadan yaşamını yitirdiğini aktaran İzci son olarak şunları aktarıyor:
“Bazı müvekkillerim ‘bu davayı dedem takip etti ömrü yetmedi, babam takip etti o da gitti. Ben de göremeyecek miyim?” diye soruyor. Ölenlerin mirasçılarının da davaya dâhil edilmesiyle davaya katılan sayısı şişiyor.” Bitti
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.