Lorin Taş Yazdı; Taşlarla Olan Arkadaşlığım

Lorin Taş Yazdı; Taşlarla Olan Arkadaşlığım
Yolda yürürken karşıma çıkan taşa, ayağımla vurup ilerletiyordum. Çoğunlukla böyle yaparım, kafamı dağıtır aslında bunu yapmak. Taşa her vurduğumda...

Yolda yürürken karşıma çıkan taşa, ayağımla vurup ilerletiyordum.

Çoğunlukla böyle yaparım, kafamı dağıtır aslında bunu yapmak. Taşa her vurduğumda düşüncelerim başka bir yere çekilir. Taşa vur ve konuyu değiştir. Bir oyun gibiydi bunu yapmak ama her zaman yolun bir sonu oluyordu ve o taşla vedalaşmak zorunda kalıyordum. Bunu yapmak bana zor geldiği için her yolun sonunda taşı yerden alıp eve gidince hepsini biriktirdiğim kutuya koyarım. O taşların her birinin benim için birer dost olduğunu düşünürüm. Sonuçta onca düşe, onunla beraber yolda ilerlerken kapıldım. Onlar benim yol arkadaşım sayılırdı.

Hoş sonuçta başka arkadaşım var sayılmazdı. İnsanlarla iletişim kurmaktan zorlanıyordum. İlkokul ve ortaokulda birkaç arkadaşım vardı ama lisede düzgün dostluk kuracağım kimse yoktu. Lise ortamını ilk geldiğim andan beri sevmemiştim. Samimiyetleri gerçekçi değildi.

O günden bu güne iki yıl geçti ve hala bu düşüncemi haklı buluyordum. Bir hafta dost olanlar, öteki hafta düşman olurdu. Birbirlerinin arkasından konuşanlar, yüz yüze geldiklerinde söyledikleri şeylerin üzerini birkaç yalanla kapatırlardı. Birbirlerini kandırırlardı. Gerçek düşüncelerini söyleyemezlerdi. Bu durumda zihinlerini basit ve gerçek olmayan iltifatlarla doldururlardı.

Bu onları iyi hissettirirdi fakat kalplerinde asla karşılarındaki kişiye karşı tek bir olumlu his olmazdı. Bunların farkında olduğum için onlar gibi olmak istemedim ve hiçbir zaman kapanmayacak bir mesafe koydum onlarla arama. Sınıfta sesiz kız olarak biliniyordum. Arada bir kaç kişi yanıma gelip benimle konuşmak isterdi. Bunun sebebi benle arkadaş olmak istemeleri falan değildi, bana acımalarıydı. Sanki kendi isteğimle değil de kimse gelip benimle konuşmuyor diye sessizdim diye bakıyorlardı olaya. İşte aklılarınca vicdanlarını rahatlatıyorlardı.

Bunları dediğime bakmayın okulu seviyorum. En azından izlemek bile bana bir şeyler kazandırıyordu. Aslında okulun bir diğer güzel tarafı ise evden uzaklaşmaktı. Ailem baskıcıydı. Pek dışarı çıkmama izin vermezlerdi. Okula gittiğimde en azından dakika başı arayıp nerde olduğumu sormazlardı. Her zamanki gibi düşüncelerin içinde okula gelmiştim. Kafamı kaldırıp tekrar baktım iki yıldır gelip gittiğim bu okulda ne çok şey görmüştüm, ne çok şey duymuştum ve en önemlisi ne çok şey öğrenmiştim.

Bir iç çektikten sonra yerden ilerlettiğim taşı alıp cebime koydum ve okula girdim. Dersin başlamasına sekiz dakika vardı. Sınıfa girip sırama yerleştim. Kafamı sıraya koyup düşlerime geri döndüm. Düşünmek çok güzel bir şeydi. İnsanları birbirinden ayıran şey buydu. Fikirleri yorumları.

İnsanların düşünceleri olmazsa, hayat nasıl olurdu ki?

Örneğin; Bir resme bakınca, sadece göze güzel gelip gelmediğine bakan insanlar, bence çok sıradandı ki her insan böyle olsaydı ünlü ressamlar, ünlü yazarlar hiçbir şeye yaramazdı. Mesela; Yazarın bir konu hakkında tamamen her şeyi açıklaması, okuyucuya düşünme payı bırakmaması, okuyucuya bir şey katmaz, tam tersi zihnini köreltirdi. Oysa okura bir kapı ve o kapıdan sonra çıkan üç yol verse, okurun düşünceleriyle oynayıp haklı ya da haksız olmasını sağlayabilirdi. Bu mükemmel bir şeydi.

Zil sesiyle tekrar ayıldım. Kafamı sıradan kaldırıp dersi dinlemeğe başladım.

Teneffüs zili cehenneme yolculuğun başladığını anlatan bir şekilde çaldı. Teneffüslerden nefret ediyordum. Herkes arkadaşlarıyla beraberken yalnız olmak beni üzüyordu. Evet, yalnız olmayı ben seçmiştim ama bazen gerçekten yanımda dostlarımın olmasına ihtiyacım vardı. Neyse boş ver dedim kendi kendime ve lisenin başından beri yazmaya başladığım defteri çıkarıp yolda yürürken düşündüklerimi yazmaya başladım. Tekrar zil sesini duyunca yazmayı bıraktım. Ders edebiyattı ama dinleyebileceğimi sanmıyordum. Kafamı sıraya koyup uyumaya başladım. Adımı söyleyen bir sesle uyandım

Lorin! Lorin, uyansana!

Kafamı kaldırdım, arkamda oturan Nida’yı gördüm. Uyan iki dakikaya zil çalacak dedi. Teşekkür edip eşyalarımı toparladım.

Cidden bu kadar uyumuş muydum?

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.