Tarık Othan
Kimin umurunda?
Tarık OTHAN
Suriye’ye yönelik gerçekleştirilen operasyonuyla ortaya çıkan duruma çok farklı anlamlar yükleniyor.
İçerden HDP’nin tepkisi dışında ana muhalefettenSezgin Tanrıkulu’nunharekatı “Kürtlere karşı savaş” olarak nitelemesi ve KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akınc’nın '1974'te biz adına Barış Harekatı desek de bu bir savaştı ve akan da kandı. Şimdi Barış Pınarı desek de akan su değil kandır'sözleri çok tartışıldı.
Bu iki açıklamaya karşı hakarete, tehdide varan söylemler bir yana Tanrıkulu hakkında bir de dava açıldı.
Onlarca kişi ise “kara propaganda” yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alındı, bazıları ise tutuklandı.
İçerdeki durumu, yargı ayağı ve milliyetçi duygular üzerinden absürbeetmek mümkünken, dışardan da farklı tepkiler gelmesi Türkiye’nin haklılığı üzerinde tartışma yaratmayı amaçlıyor.
Batı’da Almanya, İngiltere, Fransa, Çin, Avustralya’nın olumsuz tepkileri, Putin’in, 'Türkiye'nin durumu kontrol altına tutabileceğinden emin değilim' sözleri ve ABD’nin akıl almaz geri dönüşleri ve Türkiye’ye yönelik yaptırımları devreye sokması.
Rafta bekleyen Halk Banka dosyasının indirilmesi, silah ambargosu, Wolkswagen’in Manisa yatırımını ertelemesi…
Doğu’da dindaş ülkelerin yani Arap Birliği’nin Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı ile ilgili olarak "İşgal ve Suriye'nin egemenliğinin ihlalidir" ifadelerini kullanıp; Ürdün, Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn gibi ülkelerinTürkiye'nin kınanmasını istemesi, Lübnan’ın ise Suriye'nin Arap Birliğine dönmesini teklif etmesini doğru okumak da fayda var.
Tüm bu beyanatlar,tepkiler; iç-dış politik dengelere ve çıkarlara göre biçimleniyor.
ABD, Rusya, Körfez ülkeleri, Avrupa, AB, NATO…
Hiçbirinin derdi Türkler, Kürtler, Araplar ya da kendi halkları değil.
Farklı çıkar ilişkilerinin farklı amaçlar üzerinden bir araya gelmeye çalıştığı karmakarışık bir yapıdan bahsediyoruz.
Sürekli kaos üreten ve bu kaostan nemalanan büyük çıkar gruplarının oyunlarının kurbanı da maalesef kendi elleriyle yoksullaştırılan, köleleştirilen halklar oluyor.
Suriye’de yeni sınır, yeni demagojik yapı ya da bu savaşlarda yaşanan katliamlar pek de umurlarında değil.
Karşılarında duranı (Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesine zemin hazırlamaları gibi) en ufak olayda şeytanlaştıran; şeytanı da melekleştiren bir yapıdan bahsediyoruz.
Velhasıl ne Kürtler, ne Türkler ne de diğer mazlum halklar bunların umurunda değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.