Bedirhan Zugot Yazdı: Sosyal Medya Günlüğü

Gazeteci Cevat Korkmaz, Sedat Peker’in paylaşımlarında adı geçen “Faruk Yalçın” ile ilgili bilinmeyenleri paylaşmış:

Faruk Yalçın, Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğmuş, NATO müteahhitti olarak büyümüş, yasal servet yapmış, faili meçhul cinayetler döneminde sırf Diyarbakırlı olduğu için kalemi kırılmış bir işadamıdır. Kürt değil, Gagavuz Türküdür. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün eski başkanı Aziz Yıldırım’ın öz dayısıdır.

Bugün Peker’in paylaşımlarında, magazin bebeği, kızı Süreyya Yalçın’ın, Hasan Yeşildağ tarafından fidye amaçlı kaçırılmak istendiği, ancak bunun yapılamadığı anlatılmış.

Gerekçe şu: Diyarbekirliyse PKK yaftası kutsaldır.

Halis Toprak’a öyle bir tuzak kurdular ki, Diyarbekirli işadamının iliğini kuruttular.

Neymiş efendim, Pkk mağaralarında Toprak ilacın mamulleri bulunmuş.

Halis beyin akıbetini biliyorsunuz.

Şimdi çökme diyorlar ya, valla her dönem çöktüler kardeşim. Neye şaşırıyorsunuz?

Ünal Erkan’ın, şirketleri PKK’lı ya da yurtsever olarak ayırıp OHAL bildirileriyle teşhir ettiği dönem unutulmadı.

Diyarbakırlıysan, Gbt rutinlerinde öbürlerine kıyasla on dakika fazla kurcalanırsın.

Kürt iş adamlarını da PKK ile etiketleyerek katletmişlerdi. Katiller işportaya düşmüştü sonra.

Türkiye bağırsaklarını boşaltır mı? Sanmıyorum. Mustafa Suphi’den Sabahattim Ali’ye, Dersim’den, Maraş’tan, Çorum’a uzanan mayınlı bir yol…

Yılanla köylünün hikayesine benziyor.

Uzun yıllar Diyarbakır’da avukatlık yapan Yaşar Altürk devam etmiş yoruma:

O yıllarda Devlet Güvenlik Mahkemelerinde müdahil avukatı olarak katıldığım birçok dava dosyası vardı. “Terörle mücadele” görüntüsü altında, vahşet yaşanmıştı. Yakın tarihimiz bunun ayak izleriyle doludur. Bazı gruplar hala ellerini yıkamadı. O yılların kirliliği yer yer kılık değiştirerek devam ediyor. Az bile yazmışsın. Çok haklısın Cevat.

Hastanelerle ilgili şikayetler bitmiyor.

Geçen bir gazeteci arkadaş Gazi Yaşargil EAH acilinde yaşadığı olumsuzluğu anlatan bir paylaşım yaptıktan sonra direk Başhekimin müdahalesiyle durumun düzeltilmesini teşekkür ederek tekrar paylaşmıştı.

Bir başka paylaşım da başka bir arkadaştan; bu kez mekan farklı:

Diyarbakır Selahattin Eyubbi Devlet Hastanesi acil bölümü ringonun ahırı gibi...

Bu gece kulak ağrısı için gittim, fiş aldım ve hastanenin arka tarafında bir kontyenıra yönlendirildim. Tekrar kayıt yapmamı istediler, yaptım. Memur neyim olduğunu sordu, bende kulağım iltihaplanmış dedim. Karşı masada küstahça yayılarak ve elindeki telefonda oyun oynayan doktora baktı eleman. Doktor hiç kafasını kaldırmadan ‘Antibiyotik yazacağım’ dedi. Ben de ‘Muayene etmeden yazmayın’ dedim.

Doktor hala elindeki telefondan başını kaldırmadan, ‘Kulak muayene aracımız yok’ dedi. Hala gözü telefonda başını kaldırmadan aynı şekilde dururken, ‘Ben olmaz hocam muayene edin Lütfen dedim. Adam hiç oralı olmadan yüzüme dahi bakmadan ‘Sen bilirsin’ dedi. Benimle aynı anda odaya giren hastaya da aynı küstah muameleyi gösterdi. Muayene etmeden neyin var diye sordu. Hasta faranjitim, azmış dedi. Ona da antibiyotik yazdı. Adam sanki ilaç firmasının ortağı. Kendini beğenmiş kibir budalası, ettiği yeminden habersiz bu doktor (ki o unvanı taşımaya layık değil bence) sen o kutsal mesleğin yüz karasısın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bedirhan Zugot Arşivi