Gezi rehberi: Mardin - 1

Bir tarih, kültür ve medeniyet şehri Mardin.

Kiliseleri, Camileri, türbeleri, eski Mardin evleri, Dara Antik Kenti ile tam bir tarih şehri Mardin.

Yerleşik hayatın M.Ö.4500 yıllarına uzandığı Mardin, Subariler, Sümer, Akad, Babil, Mitani, Asur, Pers, Roma, Bizans, Arap, Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı dönemine ilişkin bir çok yapıyı bünyesinde koruyabilmiş önemli bir açık hava müzesi Mardin.

Tarihe yolculuğun her bir durağında bu iz düşümlerini harika deneyimlerle yaşayacağınızdan şüpheniz olmasın.

Nerden başlasak diye insanı düşündüren bir şehir Mardin.

Karpostallık Kent dokusunun içinden geçip Kasımiye Medresesi ya da Deyrulzafaran Manastırı’na gitmekle başlayabilirsiniz gezinize.

Mardin’in güneybatısındaki Kasımiye Medresesi'nin yapımına Artuklu Dönemi’nde başlanmış ve Akkoyunlu Hükümdarı Cihangiroğlu Kasım döneminde 1457-1502 yıllarında tamamlanmış.

Medrese planı, taş işçiliği ve süslemeleri ile ilgi çeken yapı, cami ve türbe ile birlikte külliye içerisinde yer alıyor.

Medresenin avlusunda bir çeşme ve orta büyüklükte bir havuz bulunuyor. Güneyde ovaya açık bir cepheye sahip olan medrese, Mardin yapılarının en büyüklerinden.

Sanat tarihçiler, burasının tek başına bir medrese olarak değil bir külliye olarak düşünüldüğünü; yanında bulunan zaviye-türbeyi bunun kanıtı olarak gösteriyor.

Rivayetlere göre Kasım Paşa burada katledilmiş. Yine aynı rivayete göre, Kasım Paşa’nın kız kardeşi, Kasım Paşa öldüğünde kanlı gömleğini ağıtlar eşliğinde bu eyvanın duvarlarına sürmüş ve günümüzde o duvarlara su döküldüğünde ortaya çıkan izlerin Kasım Paşa'nın kan izleri olduğuna inanılıyor.

Mardin dedndiğinde akla ilk gelen tarihi yapılardan biri de Deyrulzafaran Manastırı.

Mardin’in 4 kilometre doğusunda olan Manastır, Mardin Ovasına hakim bir noktada ve Güneş Tapınağı, daha sonra da Romalılarca kale olarak kullanılan bir kompleks üzerine inşa edildiği belirtiliyor. Üç kattan oluşan Manastır 5. yüzyıldan başlayarak farklı zamanlarda yapılan eklentilerle bugünkü haline 18. yüzyılda kavuşmuş.

Romalılar bölgeden çekilince Aziz Şleymun bazı azizlerin kemiklerini buraya getirterek kaleyi manastıra çevirmiş. Bu nedenle Manastır, önceleri Mor Şleymun Manastırı olarak biliniyormuş. Mardin ve Kefertüth Metropoliti Aziz Hananyo’nun 793 yılından başlayarak büyük bir tadilat yapmasından sonra Manastır onun adıyla, Mor Hananyo Manastırı olarak bilindi. 15. yüzyıldan sonra da Manastır’ın etrafında yetişen zafaran (safran) bitkisinden dolayı Manastır, Deyrulzafaran (Safran Manastırı) adı ile anılmaya başlandı. Kubbeleri, kemerli sütunları, ahşap el işlemeleri, iç ve dış mekanlardaki taş nakışları ile insanın ilgisini çeken Deyrulzafaran Manastırı, uzun tarihi boyunca Süryani Kilisesi’nin dini eğitim merkezlerinden biri olarak hizmet vermiş. Yarın: Dara Antik Kenti ve Mardin

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi