Yûsif Bedirxan

Yûsif Bedirxan

Yusif Bedîrxan Yazdı; Aşure’ye sıkışan Muharrem ayı

İsrail halkı başta olmak üzere; pek çok kültürde Muharrem ayı aşure gününe özel oruç tutulmaktaydı.

İbranice aslı olan 'aşura'10 sayısı anlamına gelen ve Hicri takvimde aşure ayı olarak bilinen Muharrem ayının onuncu gününü ifade ettiği kabul edilir.

Aşurenin ifade ettiği bu özel günün anlamı yalnızca orucu çağrıştırmasıyla sınırlı değil. Hz. Adem'in tövbesinin kabul görmesi, Hz. Halil'in Nemrut'tan, Hz. Musa'nın Firavun işkencelerinden kurtulduğu, Hz. Yunus'un balık karnından çıktığı, Hz. Nuh'un gemisinin su üstünden indiği ve Hz. Eyüp'ün yaralarının geçtiği günün, bu gün olduğuna inanılır.

Tüm bu inançsal ve tarihi önem dışında Aleviler için Muharrem ve Aşure; hem bir anma hem de matem halini alır.

Miladi 680 tarihinde (Hicri 61, 10 Muharrem) tarihine dayanan Kerbela katliamıyla anlamlandırılır. Bu günde Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hüseyin şehit edilmiştir.

Hz. Muhammed’in 632 yılında vefatının ardından halifelik makamı sırasıyla; Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’ye geçmiştir. Hz. Osman’ın öldürülmesinin ardından halifelik makamına geçen Hz. Ali, Hz. Osman’ın katillerini bulmamakla suçlanmıştır. Hz. Ali ve Muaviye arasında gerçekleşen Sıffin Savaşı’nın ardından Müslüman dünyasında ayrılıklar baş göstermişti. Bu dönemde İslam dünyası iki ayrı yönetim tarafından idare edilmeye başlandı. Kûfe, Hz. Ali’nin halifeliğinde, Şam başkent olmak üzere Hz. Muaviye’nin yönetimindeydi. Hz. Ali bir harici tarafından öldürülünce, Hz. Hasan halifeliği Hz. Muaviye’ye bırakmak zorunda kalmıştı. Fakat Muaviye’den sonra halifelik, Hz. Ali’nin diğer oğlu Hz. Hüseyin’e devredilecekti.

Hz. Muaviye öldükten sonra yerine söz verildiği gibi Hz. Hüseyin değil, Muaviye’nin oğlu Yezid geçmiştir. Fakat Yezid’in halifeliğine tepkiler oldukça fazla olmuştur. Çünkü halifenin demokratik yollardan seçilmesi gerekiyordu ve Yezid’in halifeliği ile halifelik makamı saltanat usulüne çevrilmiş oluyordu. Yezid, halifelik makamına geçer geçmez iktidarını ve otoritesini sağlamlaştırmak maksadıyla Medine valisine, kendisine itaat etmeleri konusunda mektup yazmıştı. Diğer taraftan, Kûfe halkı ise Hz. Ali’ye sıkı sıkıya bağlı olduklarından Yezid’in halifeliğini tanımak istemediler. Ayrıca, Emeviler dönemi ile birlikte başkent, Şam’a taşınmıştı ve Kûfe’nin gelirlerinde de gözle görülür azalmalar yaşanmıştı. Tüm bu nedenlerden ötürü Kûfe halkı, Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’e mektup yazarak kendisine bağlılıklarını bildirdiler ve onu Kûfe’ye davet ettiler. Hz. Hüseyin, kendisini Kûfe’de kalabalık bir grubun beklediğini düşündüğünden bu daveti kabul etti ve Kûfe’ye gitti.

Yanına ailesini de alarak Kûfe’ye giden Hz. Hüseyin’in ordusu ile Yezid’in ordusu Kerbela’da karşılaştı. Hz. Hüseyin’in ordusunda bulunan 70 adama karşılık, Yezid’in ordusunda 4 bin 500 kişi olduğundan bu mücadele, Hz. Hüseyin ve beraberindekilerin ölümüyle sonuçlandı. Hz. Hüseyin’in ailesi esir alındı ve kanlı bir şekilde biten bu olay, tarihe Kerbela Olayı (Katliamı) olarak geçti.

Kerbela Olayı ile İslam dünyasında mezhep ayrılığı derinleşmiştir. Olayın ardından Sünni-Şii çatışması ortaya çıkmış ve Şia hareketi doğmuştur. Bu olaydan sonra bazı Şia mezhebindeki Müslümanlar, Emevilerin ve dört halifenin (Hz. Ali hariç) hilafetine karşı çıkarak hilafet makamının yalnızca Hz. Ali soyundan gelenlere ait olduğunu savunmuşlardır. Onlara göre, Hz. Muhammed ölmeden önce, kendisinden sonra yerine geçecek kişinin ismini yazmak üzere kalem kâğıt istemişti. Fakat Peygamberin bu isteği yerine getirilmemişti. Eğer Hz. Muhammed’in isteği yerine getirilseydi Peygamber, kâğıda Hz. Ali’nin ismini yazacaktı ve halife Hz. Ali olacaktı. Şia’nın dayandığı görüş buradan gelmektedir. Bugün dahi izleri süren Sünni-Şii taraflarının birleştiği ortak noktalarından biri ise, Kerbela Olayı’nı hüzünle hatırlamak olmuştur. Günümüzde Hz. Hüseyin’in şehit edildiği tarih, Muharrem ayının 10. günü (Aşure Günü)’dür. Bu tarih, Sünni Müslümanlar tarafından sessiz bir şekilde anılırken, Şii ve Alevîler tarafından matem havasında ve törenlerle anılmaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yûsif Bedirxan Arşivi