Yûsif Bedirxan

Yûsif Bedirxan

Yusif Bedîrxan yazdı: Halepçe; Goristanên Teng (*)

Halepçe zihnimize kazılan acıların en çekilmezlerinden

Tarih 16 Mart 1988; Zalim Saddam’ın attığı kimyasal bombalar resmi rakamlara göre çoğu çocuk ve kadın 6 bin 357 Kürdün ölüm fermanıydı.

Kendi eksikliğimde bir şiir aradım Halepçe’yi anlatan; Türkçe’deacının anlamını bulmadığım şiiri Kürtçe’de buldum

EhmedHuseynî"GoristanênTeng/Dar Mezar" isimli yürek yakan şiiriyle buldum yıllar öncesinin o yürek acısını. Önce Kürtçe ardından çok çeviremesem de bakın neler anlatıyor şirinde.

“Li ser textêçiyanbûkbû/Dihêlînabuharê de, dihişêkevir de çûkbû/ Gulaheftberbû, lêvtenik, çav bixewn, por aza bû/ Gerdenjialal û awazanbû. AxînawêagirdişevaZerdeşt de vemirand/ Birînawê, xwîndiçermêxwedayekîçiyayî de tewirand/ Jistêrkekegeşdikeve/ Pencereyagirîderbas dike/ Nema şîrêçiyanjiberfê nas dike!/  Tarîbûnmijankêwelatêmin kil dike û Helebçebêdest e/ xwedavêjeçeperajînê, xwedavêjegenîbûnabirînê/ Helebçeyê û dawiyaşevê. Berêrokêlikîjangorê ye?/ Pênchezargul./ Pênchezarpeşkênbaranê/ Jixewnaçiyanşiyar dike û Helebçebi makyaja kîmyanûjentêtxemilandin/ Helebçeyêlêvênxwejinêrgizê, ji tava rokêbernade û jigovendaseqemênareve.”

Ve çevirebildiğim kadarıyla Türkçesi:

Dağın tahtında bir gelindi/Baharın kuş yuvasında.../ taşın aklında kuş vardı/ Gül yedi yapraklıydı, dudaklar ince, gözleri dalgın, saçlarıaçıktı/  Kolye bayraklardan ve ezgilerden yapılmıştı/ ‘Ah’ı Zerdüşt'ün gecesindeki ateşisöndürdü / Yarası, bir dağ tanrısının derisine kan fışkırttı/ Parlak bir yıldızdan düşüyor/ Ağlama penceresi geçiyor/ Nema dağların sütünü kardan bilir!/ Ülkemin kalbini karanlık kaplıyor ve Halepçe elsizdir/ Atıyor kendini hayatın mevziine, atıyor kendini yaraya/ ve gecenin sonunda Halepçe../ Kök hangi mezarda?/ Beş bin gül./ Beş bin yağmur damlası./ Dağların rüyasından uyanıp ve Halepçe modern kimyanın makyajıyla süsleniyor/ Halepçe dudaklarını nergizden, güneşten bir gün ayırmadı, dondurucu dansından kaçmadı.…

35 yıl önce yapılan katliamı konu alan Necmettin Salaz ve Fatin Kanat'ın çektiği "Halepçe: Sonsuz Umut" (HıwayNemir)" belgeseli var bir de aklımda.

“Halepçe'de yaşananlar benim insanca yaşam tahayyülüme ağır bir darbe indirmişti” diyor Fatin Kanat.

Katliamdan kurtulan insanlarla yapılan görüşmeler, belediye başkanından, kaymakamlıktan, Halepçe Müzesi'nden ve müze yetkililerinden, Halepçe Kurbanları Derneği'nden bilgiler, veriler, görsel malzemeler elde edilmiş.

Belgeselde yaşlı kesimden kimse yok.  Katliamdan sağ kurtulanların çoğu ölmüş, konuşanların hepsi halktan; politik duruşu olmayan insanlar. İçlerinden sadece ikisinin duruşu politikti. Katliam sırasında ailesi dahil birçok yakınını hem de yanı başlarındayken kaybeden kadınlardan biri hem doğadan hem diğer canlılardan gözlemlerini aktarıyor. Bağıra bağıra ölen, insanlar gibi feryat ederek ölen kuşları anlatıyor nemli gözleriyle. Kimyasalın yeşilliğin üzerini bembeyaz çimento tozu gibi örttüğünü, bu otları yiyemediği ya da yediği için ölen inekleri anlatıyor titreyen sesiyle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yûsif Bedirxan Arşivi