Yûsif Bedirxan
Yusif Bedîrxan yazdı: Kan(sız)lık, İnsan(sız)lık
Yürüdü, gezdi, vitrinlere baktı, dolaştı ve ne bahtsızlık ki gelip oraya oturdu. Birçoğu gezip geçerken yakalandı, bir bebek, arabasının içinde kurban gitti, körpecik.
Ve bomba patladı.
Her şey bir anda oldu; masum hayatların ölüm kesişmesi.
Diğerleri ne tesadüf ki tam o anda oradan olmanın talihsizliğini ucuz atlattı.
Keşke dedi analar, babalar, bacılar, kardeşler ama faydası yoktu keşkenin verdiği pişmanlığın.
Herkes üzüldü de, ateş en çok düştüğü yeri yaktı.
İstiklal Caddesi’ndeki hazırlanmış cenderenin talihsiz kurbanları.
Kan ve barut kokuyor, kan diyor biri, bir diğeri çocuk diyor çocuk. Ah diyor biri, henüz yolun başındakiler gerisin geri kaçıyor, başka çare yok.
Saat 16:20; kan kokuyor, kan.
Ambulanslar geliyor, can havli meskun mahal…
Açın yolu diyor biri, diğeri telefonundan görüntü alma telaşında üstellik tam donanımlı güvenlik görevlisi; derde bak, paylaşacak, altına da oradaydım yazacak belki de.
Kaos sevicilerin vurma telaşı; kan yerdeyken henüz!
Biri “aha da suçlu bu” diyor, diğeri “seçim startı” biri siyasi analiz derdinde, biri biri diğeri bulunduğu yerden insanlıktan nasiplenmeden rol çalma telaşında her biri.
Kan yerde, ölüyoruz lan ölüyoruz utan diyor insanlık nasipli.
Yok ille de vuracak bir yerden, kokuyu sindirecek birilerinin üzerine.
Ahhh insanlık, ah namus, ah onur, ah yukarıdan aşağıya kokuşmuşluk.
Laf olsun, torba dolsun deliliği değil.
Laf değil ettikleri her birinin.
Laf, lafza boş…
Ölüyor insanlık, ölüyor siyaset, ölüyoruz her birimiz de susuzluğun farkına varamıyoruz.
İnsanla birlikte ekmek, biberon düşüyor, baston, kitap düşüyor, akıl gidiyor, hücre ölüyor.
Velhasıl yaratılan boşluğa insan(sızlık) doluyor.
İçim yanıyor; “Başımız Sağ Olsun” demekle dolmuyor içimdeki boşluk!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.