Sadece Diyarbakır’da değil tüm Türkiye’de ilaç sıkıntısı yaşanıyor.

Konuyla ilgili eczanelerin hedefe koyulduğu artan şikayetler üzerine Diyarbakır Eczacı Odası geçtiğimiz hafta bir açıklama yapmak zorunda kaldı. Açıklamada ilaç yokluğunun sorumlusunun eczacılar olmadığı belirtilerek; ilaç yokluğun ana nedeni olarak döviz kurundaki artışın ilaç fiyatlarını etkilemesi sonucu yüksek kâr amacı güden şirketlerin ilacı ticari bir meta olarak görmesi olduğu vurgulandı.

Detaylandırarak devam edelim.

Son dönemde özellikle yetişkin insülün, romatizma ilaçları, mevsimsel hastalıkların ve soğuk algınlığı rahatsızlıklarının artmasıyla ihtiyaç duyulan ağrı kesici, ateş düşürücü ilaçlar ve fitiller, azitromisin grubu antibiyotikler, burun damlaları, spreyleri vb. ilaçlar eczanelerde bulunmamakta. Haklı olarak vatandaşlarımız ilaca erişim konusunda mağduriyet yaşıyor.

İlaç depoları eczanelere sınırlı sayıda ilaç vermekte, hastalar da eczane eczane dolaşıp ilaç aramak zorunda kalıyor.

Bunun başlı başına ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirten Diyarbakır Eczacı Odası, “Yokluğa sebebiyet verenin ve mağduriyete yol açanın ilaç şirketleri ve özel ecza depoları olduğu bilgisi Birliğimiz tarafından Sağlık Bakanlığı ve kamuoyuyla paylaşılmıştır. Yaptığımız araştırmalar, kimi ilaçlarda yaşanan yokluğun sebebinin talep fazlalığı ve buna karşılık üretim azlığı olduğunu göstermektedir. Öte yandan bazı ilaç depolarının eşit ve hakkaniyetli ilaç dağıtım yapmadığı da Birliğimiz tarafından belirtilmiştir” diyor.

…

Geçtiğimiz hafta sonu Türk Eczacıları Birliği, piyasada bulunamayan bazı ilaçlarla ilgili yazılı açıklama yaparak, ilaç krizinin derinleşeceğini belirterek, “Sahadan, eczacı kooperatiflerimizden, meslektaşlarımızdan aldığımız bilgiler, piyasada pek çok ilacın bulunmadığını gösteriyor. Şu anki tabloda 645 ilaçta sıkıntı yaşanıyor; eczacılarımız ilaç temininde ve ilaçları hastaya ulaştırmada güçlük yaşıyor. Halk sağlığını tehdit eden bu durum karşısında önlem alınmazsa ilaç krizi derinleşecek, bulunamayan ilaç sayısında artış yaşanacaktır” denildi.

Bu iki açıklamayı yan yana koyduğumuzda ciddi bir problemle karşı karşıya kaldığımızı görmemek mümkün değil. Buna rağmen Sağlık Bakanlığı’ndan tatmin edici açıklamaların yapılmayışı bu endişeyi daha bir derinleştiriyor.

Siz siz olun hastalanayım demeyin!