Sakir Diclehan
Şakir Diclehan Yazdı: İslam ülkelerinde yükselen ırkçılık dalgası - II
Batı dünyası, bin ihtilafı bir ittifak için feda ederken, İslam dünyası, ülkeler, hizipler ve partiler, bin ittifak nedenini İslam’ın fitne ve fesat kırıcı barışçı ruhuna tam aykırı olarak entipüften bir ayrılığa feda etmekte oldukları görülmektedir.
Ülkemizde din perdesi altında bazı kavramlara yanlış anlamlar yüklenmekte ve ırkçılığa, bayrak, şehitlik, vatan ve millet gibi kutsalların yardımıyla kılıflar giydirilmeye çalışılmaktadır. Devlet erkinin bu işe ön ayak olması, meseleyi daha da körüklemekte ve toplumda, çözülmeyi hızlandıran bir duruma getirmektedir.
Milliyetçilik ya da ırkçılık konusunda tekrar edile edile eskimiş nağmelerin ve feleğin üzerinde yemek yiyip su içtiği eski Avrupa'nın modası geçmiş bu konudaki düşüncelerini, yeni diye taklit yolundaki millete telkin etmek, kişiye hiçbir zaman yenidünyanın ateşi karşısında durma gücünü vermez. Yeni putlar icat ederek Kâbe'nin yenilenmesi nasıl mümkün değilse, güneş karşısında mumun erimeden kendisini koruması da mümkün değildir.
Konuyla ilgili somut bir örnekle bu aymazlığı dile getirmek istiyorum. Batı, bu yürüyüşte mesafe ve yol alırken, Doğu dünyası ve özellikle Türkiye’de dar bir kafa ve psikoloji içinde, incir çekirdeğini doldurmaz bahane ve anlayışla çevresinden soyutlanmış, tarihi hiçe sayan bir felsefeyle ırkçılık deresine yuvarlanmıştır bugün.
Üçdal Neşriyat yayıneviyle ses getiren ve kaynak eserler basan Mümin Çevik Bey’den yaşanmış ilginç bir anekdotu paylaşmak istiyorum. Diyor ki Mümin Bey: Arnavut asıllı Şemsettin Sami’nin Osmanlıca Kamusü’l- A’lam adlı eserini basmak istedim. Oğlu Ali Sami Yen’in (İstanbul/Mecidiyeköy semtinde yıkılıp kule haline getirilen Stadyuma adı verilen kişi) torunu Emin Erer, devletten Arnavutluk’a götürmek üzere Şemsettin Sami’nin Sahray-ı Cedit mezarındaki kemiklerini ister. Orhan Seyfi Orhon da: “Verin bu herifin kemiklerini alıp götürsünler” diye bir yazı yazar ve bu büyük insanı küçük düşürücü ifadeler içeren kavramlarla sürdürür makalesini... Şemsettin Sami gibi dünya çapında bir insandan “bu herif” diye bahsetmesi, ırkçılık olgusunun insana nereler söyletebileceğini ve savuracağını kanıtlar. Ortalık karışmıştı artık”
Kamusu’l A’lam’ın telifi bende idi, diyor Mümin Bey: “Tahir Alangu basmamamı tembih etti ve Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Marifetnamesini yayınlamamı önerdi. Bunun üzerine vaz geçtim.”
Arnavut asıllı Şemsettin Sami’nin yeğeni Emin Erer: “O güne kadar üç yabancı dil bildiğim ve tek kelime Arnavutça bilmediğim halde, aşağılanmamız ve Arnavutların hakarete uğraması üzerine dedemin bu dilini öğrenmeye başladım” diyor. Ülkede yaşayan çeşitli halkların aşağılanarak ırkçılık bayrağının göndere çekilmesi hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Şairin dediği gibi:
Kahr-i dehr ile olur bülbül ğuraba hem-nişin
Yine şekvâ-i ğurab eyler ğarabet bundadır
(Zamanın zorlukları nedeniyle Bülbül kargaya arkadaş olur. İşin ilgin ve tuhaf yanı, bu arkadaşlıktan şikâyetçi olan bülbül değil de, karganın şikayetçi olmasıdır.) (SON)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.