Kendi vatandaşına güvenmek, korkmamak, korumak (2)

Devletin oluşmasının temelinde kendi insanlarına hizmet etsinler diye kuruldu. Her ne kadar eksik bir mantık ile temeli atılsa bile insanların iyilik hanesine kaydetmek istediği bir çeltik olarak olumlu ve sosyal bir davranış görmek daha rahatlatıcı olur. Devletin ilk temeli köle sahiplerinin köleleri korumaları için tuttuğu görevlilerin maaşlarını ödemeleri için farklı insanları tutup onların bu görevlilerin maaşlarını veya çalışma bedellerini ödemelerini sağlardı, bu kişilerin toplandığı daha büyük organizasyonlara dönüşür ve asırlar içinde hatta bin yıllar içinde bu günkü devlet yapılanmasının doğuşuna temel teşkil etmiştir. Aksaklıkları günümüz devletlerin halka ve devletin korunmasına dönük reflekslerinden de anlaşılacağı gibi devlet devlet için mi devlet halk için mi sonucunu çok rahatlıkla gözler önüne serdiğini görebiliriz. Günümüzde yaşanan devlet yapısı özellikle Paris komününden sonra oluşan devlet tipi oluşumun devamı kabul edilse de bir hayli sapmalarda olduğunu söylemek gerekir. Bir ihtiyaçtan doğan herhangi bir şey zaman içinde ve işlev gördüğü alanlardaki gerekliliğine göre reorganize edilebilmeli ve değişime uğradığında da oturup ağlama yerine, onu ilkel haliyle savunma yerine değişikliğin insan ve toplum mutluluğu ve ihtiyacı gereği olduğunu düşünmek insanın daha rahat karar vermesine sebep olur. Herhangi bir aksaklık veya olması gereken şeylerin olmamasını görmemek veya aksaklığı ötelemek sağlıklı sonuca götürmeyeceği gibi örtünen bir olumsuzluk var ise başka olumsuzlukla birleşip daha büyük bir sorun halinde karşınıza çıkacağı kesindir. Ne sevgi ne de yanlış gizlenmemeli, yanlış ifşa edilmeli ki tedavi edilsin, sevgi ifşa edilmeli ki dünyaya sevgi hâkimiyetinin rüzgarları essin veya dünyaya sevginin hâkim olabileceğini göstermek için önemli.

Dünya kara toprağının yüzeyine yayılmaya başlayan insanların geçtiği süreçler ve ellerindeki aletlerin sınırlılığı insanların arayışlarını süreklileştirmiş ve bu sayede onların yer yüzeyinde kalmalarını sağlamış dahası toprağa yerleşik hale getirmiştir. Bu yerleşim yaşam başlayıncaya değin mağaralardaki yaşamlarıyla göçebe hayatından edindikleri deneyimlerini, edindikleri hukuklarını ve oluşturdukları kültürlerini daha olgunlaştırdıkları yerleşik hayata geçmişler. Yerleşik hayat veya normal hayat dediğimizi insani ilişkilerde; düşen birinin, ayağı kayan bir insana herkes el uzatır ama günümüzde sarsılan insan ilişkileri ve oluşan sosyal yapı; insanları “gemisini kurtaran kaptandır” kurnazlığına yönlendirmiş ve “düşenin dostu olmaz” lafı ile kendi a sosyal oluşlarına bu tarz argümanlar gerekçe göstererek insanlıktan uzaklaşılıyor. Oysa insanlık birbirlerine yardımlaşmayla insan olmanın ilk adımını atıyor. İlkin gülmüşler daha sonra jest ve mimiklere anlam yükleyerek daha farklı ve karmaşık davranışlara girişmişler ama anlamları arttıkça daha fazla ve daha farklı davranışlara girişmişler. İnsanın jest ve mimiklere yönelmesi ise insanın kültür oluşturma ve daha karmaşık hal olan konuşmayı becermesi, insanlık tarihindeki en önemli çığır atlatması olduğunu söylemek lazım. İnsanlık tarihi bir yolculuk tarihi ve daha sonra yerleşik yaşama girişmeleri ise daha derli ve toplu bir kültür oluşumuna yol açmaktadır. İnsanların insan olmadan kaynaklı bazı tepkileri veya refleksleri çıkar ilişkisiyle tanışması birçok olumsuz etkeni de beraberinde getirir. Ama insanların yapması gereken şeyin var olma gerekçelerini ortadan kaldıracak davranışlara girişmek değil veya olumsuzlukların baş gösterdiği dönemlerde rotalarını tümden kaybetmek değil. Öz olan davranışa veya insanlığın üzerinde temellendiği özellikleri yaşatmak için dönmelerini ana eksen çevirmeleri daha akıllıca olduğunu bilmek gerekir.

Güven bunalımına sebep olan davranışların tersinden hareket edilerek insan ve kurumların birbirlerine yaklaşmalarını sağlamış oluruz. Yön belirlemesinde hedeflere göre yön belirlenir ve bu hedefler yanlış olunca davranışlarda hedefe ulaşıncaya kadar yanlışlıklarla beraber ortaya çıkar ve yanlışların yaşanmasına sebep olur. ama hedef doğru tespit edilip doğru hedefe varmak için doğruların yaşandığına tanıklık ederiz. Eğer toplumda yanlışlar varsa ve bu yanlışları uygulayan her kim olursa olsun ad vermeden yanlışa odaklı doğru bilincin yapacağı şey gidişatın tersine düşünüp hedefi belirleyip hareket etmektir. Buda bizi var olan yanlışlardan uzak tutar. Ama yanlışların çok olduğu ortamlar ve uygulama şansı bulunduğu ortamlarda güven olmaz ve bir buhran bir bunalım tarzında kendini yaşatır. Güven bunalımı bir yalan sonrası gelişebilir, bir aldatma sonrası gelişebilir, verilen bir sözün tutulmaması sonrası gelişebilir. Bu gelişen şey sizi doğru hedeflere götürmez. Bunda payı olan kurum devlet ise vatandaşına karşı sorumluluklarını yerine getirmemiş olabilir. Bu olumsuzlukların tersi olan sözüne sahip çıkıp gereğini yapacaksın, aldatmadan uzak durup her zaman sözüne sahip çıkacaksın. Yani sözün özü yanlışların zıttı olan doğruları yapıp yakınlaşmayı sağlamış olursun. Toplumların oluşum mantığındaki birbirine güvenen, insanların oluşturduğu güveni geri kazanmış olursun ve takınılan ibre sizi bir arada tutacağı için riskleri azaltmış veya yok etmiş olabilirsin. Böyle bir sorunu olmayan toplumlar üretimden, tedbir almaktan vaz mı geçecekler? Elbette ki hayır, her dönemin kendi yerleşkesinde alması gereken tedbirleri almalı ve bu tedbirlerin gereği olan üretimleri de yapmalıdır ama emek dökmeden asla olmayacağını da unutmamak gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Vahap Kaya Arşivi