Şeyh Safâ (Parla) Camii I

Ufuk TEKER

[email protected]

Diyarbakır’da ismi en az bilinen camilerden biriyle devam etmek istiyorum.

Bilinen ismi ile Safâ Cami, Parlı, İpariye, İparla, Palo adlarıyla da bilinir.

Caminin ilk olarak Cami-üs Safi adıyla anıldığı, sonradan Cami-üs Safa'ya dönüştüğü'

söylenmekte, şimdi de kısaca Safa Camii veya Parlı Cami denmektedir

Melikahmet Caddesi üzerinde bulunan Kıbrıs Pasajı’nın arka tarafında bulunan Kadı Hamamı’nın hemen karşısındadır.

İnşa tarihi ve kurucusu kesin olarak bilinmemekle beraber Şah İsmâil’in dedesi, Şeyh İbrâhim Safî’nin oğlu Cüneyd-i Safevî’nin arzusuyla Uzun Hasan (1454-1478) tarafından yaptırıldığı kabul edilir. Kapısı üzerinde yer alan Arapça kitâbede 938 (1531-32) tarihlidir ve yapının Âmidli Abdurrahman b. Hacı Hüseyin tarafından yine Âmidli Ahmed adındaki bir mimara tamir ettirildiğini göstermektedir.

Misk kokan minare

Evliya Çelebi bu yapıdan İpariye diye söz eder ve yağmurlu havada duvarlarının misk koktuğunu söyler. Bunun sebebinin Minaresinin yapımı sırasında; kirecine Diyarbakır çevresinde bulunan kokulu bitkiler katılması olduğu söylenir. O dönemlerde minare kumaşla muhafaza edilip Cuma günleri açılmaktaydı ve kokunun yayılması sağlanmaktaydı.

Şeyh Safâ Camii, Diyarbakır’daki diğer Akkoyunlu camileri gibi büyük ölçülerde olmayan, fakat bezemeleri ve taş işçiliğiyle ön plana çıkan yapılardan biridir. Caminin harim kısmı, dört adet pâye ile mihrap ve giriş duvarına istinat eden ve çapı 12 metreyi aşan tromplu bir kubbeyle örtülüdür. Kubbe sekizgen biçimli yüksek bir kasnağa oturtulmuştur. Bunun üstünde konik bir çatı yer almaktadır. Harim mekânı, iki yanda köşelerde birer pandantifli kubbecik ve ortada beşik tonozla örtülü üç bölümlü birer nefle genişletilmiştir. Caminin harim kısmı iki yan duvarına açılmış üçer pencere, mihrap duvarının köşelerine yakın olan iki pencere, bunların giriş duvarındaki simetrilerinde bulunan pencereler, kapı üzerinde yer alan küçük pencere ve dört adet kasnak penceresi olmak üzere yirmi dört pencereden ışık alan, içi oldukça aydınlık bir yapıdır. Yalın denilebilecek mimarisine ilâve edilebilecek son öğe olan taş mihrabı iki yanı sütunçeli ve üzeri üç dilimli kemer içine on sıra mukarnas kavsaralıdır. Mihrap nişini geometrik desenlerin ve yazı kuşaklarının egemen olduğu üç sıralı çerçeveler kuşatmaktadır. Bu niş mihrap duvarının dış yüzünde dikdörtgen bir çıkıntı şeklinde belli olmaktadır. Yapının son derece gösterişli minberi taştan olup geometrik ve bitkisel bezemelere sahiptir.

Caminin son cemaat yeri dört sütun ve yan duvarlarla desteklenen beş kemerlidir. Üst örtüsünü teşkil eden beş kubbe yapının dışından fark edilmemektedir. Bu mekân iki yandan altlı üstlü pencereleri bulunan birer duvarla kapatılmıştır. Ana eksen üzerinde yer alan taçkapı cepheden taşan, iki yanında zarif sütunçeler yer alan bir açıklık teşkil eder. Üstünde hafifçe sivriltilmiş kemer içinde yine sivri kemerli bir pencere vardır. Son cemaat yeri pencereleri ise madenî şebekeli basit dikdörtgen açıklıklar şeklinde olmasına karşılık iki yanlarında, gövdeleri düğümlerle işlenmiş ince sütunçeler ve içleri sekizgenlerden oluşan bezemeler ihtiva eden sivri kemerli bir niş içinde yer alan alınlıklarıyla son derece gösterişlidir. Kapı ile pencereler arasında birer küçük mihrap nişi, sol kısmında ise tek şerefeli, kalın gövdeli taş minare bulunur. Yapıdaki süsleme yoğunluğunun büyük bir kısmını bünyesinde toplayan minarenin kare kesitli kaidesi bazalt, diğer kısımları küfeki taşındandır. Devam Edecek

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ufuk Çimen Arşivi