Mesut Fidançiçek Yazdı: Kimliksiz sokak; Sanat “Şey”si

Mesut Fidançiçek Yazdı: Kimliksiz sokak; Sanat “Şey”si
Ortak kullanım alanları kentin aynası ve kalbi durumunda olan; aynı zamanda tasarım etkilerinin ve kent yaşam kalitesinin ölçülebildiği kamusal alanlardır...

Ortak kullanım alanları kentin aynası ve kalbi durumunda olan; aynı zamanda tasarım etkilerinin ve kent yaşam kalitesinin ölçülebildiği kamusal alanlardır ve kent imajının en büyük göstergesi olarak kabul edilir.

Kent sakinlerinin ortak alanı olan bu gibi yerler yapılırken, insanların fiziksel, algısal ve sosyal ihtiyaçlarını karşılaması amaçlanır ve haliyle insanlarla çevre arasında fiziksel ve algısal etkileşimler oluşur.

Bu etkileşim sonucunda, kent kimliği ve kültürünün özellikleri ortaya çıkar. Kamusal alanların kalitesi insanın yaşam kalitesine etki eder ve bu alanların tasarımıyla mekan-insan ilişkisi ve karakteri arasında yakın bir ilişki oluşur.

Uzmanlar kentte oluşturulan kamusal alanlar da dikkat edilmesi gerekenleri kısaca bu şekilde tarif eder.

Bir tarih ve kültür kenti olan Diyarbakır’da bu mantıkla yapılan “sokak sağlıklaştırma çalışmaları” devam ediyor. Her ne kadar farklı eleştiriler söz konusu olsa da özü itibarıyla kente katkı sunduğu noktasında birçok kişi hem fikir.

Sağlam bir zemine ve alanın gerçekleriyle bağdaşmayan, farklı çıkar hesapları öncelenerek yapılan Melikahmet Caddesi’ni, Ali paşa ve yasaklı mahallelerdeki yapılaşmaları bunun dışında tutmak gerek.

Gelelim esas konumuz olan Sanat (Cami) Sokağı’nın yeni en son haline.

Bir yanıyla Sur, diğer yanıyla Bağlar ilçesiyle sınırdaş olan Yenişehir ilçesinde yer alan Ofis semti, sürekli büyüyen ve yeni mekanlarla adeta “bir balon cazibe merkezi”ne dönüştürülen Mahabad Bulvarı’na rağmen orta sınıfın kentteki “en gözde eğlence mekanlarından” biri olmaya devam ediyor.

Yapıldığı günden beri birçok defa düzenleme yapılmasına karşın, bir türlü istikrara kavuşamayan sokağa dair son dokunuşlar; zamanın ruhuna, ticari taleplere ve kaygılara cevap veren paralellikte.

Buna rağmen sokak esnafının zarar görmemesi adına (yasaklar avantaja dönüştürülerek 12 Aralık 2020) zamanlaması iyi ayarlanmış bir çalışma.

Çalışmaların başladığı günden bugüne kadar; altı otopark olan zeminde yapılan çalışmaların Mayıs ayına yetiştirileceği söylenmişti.

Kaldırım çalışmaları ve ışıklandırmanın ardından desenli asfalt yapılan yürüyüş güzergahı genişletildi, yan taraflara oturma yerleri yapılacak. Daha önceki haliyle sürekli tahrip olan yürüyüş alanının asfalt yapılması mantıklı gibi duruyor.

Sokakta ağırlığını hissettiren kafe esnaflarıyla yapılan görüşmelerle işyerlerinin ön kısmı esnaf lehine bir kararla tekrar kullanılacak hale getirildi. Burada belediyenin esnaf lehine bir geri adımı söz konusu.

İyi mi kötü mü tartışılır bir durum!

Eleştiri alan diğer iki konu ise sokakta yeşil alana ayrılan payın mevcut ağaçlar dışında neredeyse sıfır olması. Aydınlatmanın da fazlasıyla abartılı ve sık bir şekilde yapılması da ilginç.

Sokaktaki fiziki düzenlemelerle ilgili son bir not daha, sokağın her iki girişine asılan tablolar çok yavan ve gereksiz duruyor; yerlerine kentin kültürel ve tarihi kimliğini yansıtan resimler asılsın diyenler var.

Sokağın sorunu sadece fiziki yapıyla ilgili değil.

“Dışı seni, içi beni yakar” babında bir gizli serzeniş, alçak sesle kulaklara söyleniyor.

Uzun zamandan beri esnaf ve sokak sakinlerinin iradesi dışında sokakta gelişen illegal hareketlilik rahatsız edici boyutlara ulaşmış.

Sokak ve bağlantılarında, uyuşturucu, bahis ve fuhuş trafiğindeki yönelimin bir hayli fazla olduğu; bunun da hem esnafı hem sokaktaki hane halkını oldukça rahatsız eden durumda olduğu da dile getiriliyor çoğu zaman.

Bu can alıcı konu güvenlik güçlerinin üzerlerine düşen görevi daha fedakar bir şekilde yoğunlaştırmasını gerektiriyor ve sokağın bu konuda talepleri var.

Başlığa sıkışmış konuyu açmaya geldi sıra; Sokağın ismi konusundaki ikilem…

Sokak ismindeki ikilem yıllardır hep konuşuluyor.

Alan içinde bir de Cami olması ve resmi kayıtlarda “Cami Sokak” diye geçiyor olması sokak tabelasına da yansımış durumda.

Sokak iki arada bir derede duruyor gibi.

Kurulduğu günden beri “sanattan nasibini alamayan” sokakta, üzerine yapışan “Sanat”tan uzun zamandır azade faaliyetler yürütülüyor.

Sanırım bir ara sokağa “Kafeler Sokağı” tabelası da asıldı ancak kısa süre sonra kaldırıldı.

Genel olarak rant öncelenerek yaşanan yozlaşma ile beraber değişen yaşam alışkanlıklarının ticari tezahürü ile oluşan tezat mekanlar; maalesef sokak isminde ve içeriğinde bir kısır döngüye dönüşmüş durumda.

Mevcut yönetimlerin de bu kısır döngüye “su akar yatağını bulur” mantığıyla yaklaşması sokağın kimliksiz kalmasına neden olmuş.

Resmi ismini “Cami”ye borçlu olan sokak, Cuma’dan Cumaya isminden nasipleniyor neredeyse; gerisi dayatılan yoz bir kültürün zoraki ticari tezahürü.

Aslında her şeyden önce sokağa bir kimlik kazandırılsa daha iyi olmaz mı sizce?

Hem sokak; olmayan bir yükten, hem de sakinleri o ismi anmaktan kurtulur.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.