İşsizlik lugatında yeni terim: ‘Ev genci’

İşsizlik lugatında yeni terim: ‘Ev genci’
DEVA Partisi Diyarbakır İl Başkanı Av. Cihan Ülsen, pandemi sürecinde yaşanan sıkıntılar, ekonomik sorunlar ve işsizlik nedeniyle  ‘Ev gençleri’...
DEVA Partisi Diyarbakır İl Başkanı Av. Cihan Ülsen, pandemi sürecinde yaşanan sıkıntılar, ekonomik sorunlar ve işsizlik nedeniyle  ‘Ev gençleri’ teriminin ortaya çıktığını belirterek, “Gençlerin yarına dair hiçbir beklenti ve umutları kalmamış durumda. Ev gençleri diye bir kavram ortaya çıktı. Türkiye’de her 4 gençten 1’i ne işte ne de okulda” dedi. Şeyh Said ve arkadaşlarının idam edilişinin seneyi devriyesine dair yaptığı paylaşıma gelen tepkileri de değerlendiren Ülsen, “İdeolojiye saplanmış ve oradan bir türlü kurutulamamışların tek sığınağı bu tür konuları manipüle ederek resmi ideolojinin tartışılmasının önüne geçiyorlar” diye konuştu.

Yağmur Ensari/YENİGÜN ÖZEL-Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Diyarbakır İl Başkanı Av. Cihan Ülsen ve parti yönetimi Yenigün Haber’e ziyarette bulundu. Ülsen, İşsizlik, ekonomi, kuraklık, Silvan’da yaşanan intihar vakaları ve Şeyh Said’in idam edilmesinin yıl dönümü nedeniyle yayınladığı mesaja gelen tepkileri değerlendirdi. İşsizlik nedeniyle ev gençlerinin ortaya çıktığını söyleyen Ülsen, şöyle konuştu: “Ekonomiye dair ciddi sıkıntılar var. Satın alma gücü ciddi düşüş yaşıyor. Müthiş bir işsizlik oranı var. Gençlerin yarına dair hiçbir beklenti ve umutları kalmamış durumda. Ev gençleri diye bir kavram ortaya çıktı. Türkiye’de her 4 gençten 1’i ne işte ne de okulda. 4 gençten biri ev genci oldu.  Biz bunları ev genci olarak sınıflandırıyoruz. Diyarbakır’daki ekonomik istihdam çok kötü durumda. Koskoca  Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışan işçi sayısı 8 bin 10 bin arasında. İnsanlar bununla birlikte Kürt meselesi, demokratikleşme meselesi, hürriyet meselesi konusunda da geri adım atmıyorlar. Ekonomisini,  mutfağındaki yangını dile getiren biriyle konuştuğumuzda bile o Kürt meselesine karşı duyarlı olmamız ve bu sorunun çözülmesi için adım beklediğini söylüyor.”

‘İşsizlik intiharları tetikledi’

Silvan’da yaşanan intihar vakalarının temelinde işsizliğin yattığını söyleyen Ülsen, “Silvan’daki intihar vakaları ile ilgili bir heyet oluşturduk. İntiharların başında ailelerle temas sağladık. Emniyetle ve savcılıkla yapmak istediğimiz görüşme taleplerimiz reddedildi. Hiçbir şekilde yetkililer bize gerekli bilgileri vermediler. İntiharların büyük bir kısmı ekonomik sorunlardan kaynaklı. İşsizlik ve bağımlılığın intiharlara sebebiyet verdiğini gördük. 3 ay önce yapılan ziyaretten sonra genç intihar olayları yeniden fazlalaşmış. Yakın zamanda yeniden Silvan’a gitmeyi düşünüyoruz.

‘Silvan sahipsiz ve umutsuz durumda’

Atanan kayyumların Silvan halkına sahip çıkmadığı, gidip sorunları anlatamadıkları gerekçe gösteriliyor. Silvan sahipsiz ve umutsuz durumda. Kayyumlarla ilgili en büyük problem muhatapsızlık. Kayyumlar şehrin hiçbir dinamiğini karar alma sürecine dahil etmiyor ve insanların sorunlarına çözüm getiremiyorlar. İdareciliği sadece asfalt dökme ve yol yapım çalışması olarak görüyorlar. Belediyecilik sadece bunlar değil.  Sosyal, kültürel ve toplumsal karşılıkları olan çalışmalar da yapmak zorundalar. Silvan 90’lardan bu yana tüm devlet erkânı tarafından yalnızlaştırılmış, yetim bırakılmıştır. 90’larda yaşanan çatışmanın izleri hala taşıyor.  Çatışma dönemi yaşanmamış olsaydı Silvan Diyarbakır’ın en büyük ilçelerinden biri olabilirdi, Silvan yatırımlarla muhatap olmuş, işsizlik probleminin olmadığı bir yer olabilirdi.

‘Tüm sorunların temelinde Kürt meselesi var’

Pandemi sürecinin etkilerini önümüzdeki 20-30 yıl boyunca yaşayacağız. Toplumsal bir salgın yaşandığı zaman etkiler ileriki zamanda ortaya çıkıyor. Silvan birazda ondan dolayı bu durumda. Türkiye’deki tüm sorunların temelinde Kürt meselesi var. Hangi sorunu eşelerseniz eşeleyin Kürt sorununa temas ediliyor. Bu ülkenin en büyük sorunu toplumsal barışın tesis etme yolunda Kürt meselesini çözmektir. Ondan sonra diğer sorunlar çözülür.” dedi.

‘Şimdiki yargılama sistemi ve İstiklal Mahkemeleri benzer’

Şeyh Said ve beraberindekilerin idam edilişinin seneyi devriyesine dair yaptığı paylaşıma tepkiler geldiğini söyleyen Ülsen, şu ifadeleri kullandı:

“Şeyh Said Meselesi bölge için çok önemli bir konu. Bugün Kürtlerin hangi tarafına bakarsanız bakın Şeyh Said ile ilgili müthiş bir duruş var. Vefatlarının seneyi devriyesinde taziye mesajı yayınladım. Özellikle İstiklal Mahkemeleri ile ilgili vurgu yaptım. İstiklal Mahkemeleri kararları, 1938 yılında Resmi Gazete’de ortadan kaldırıldı. 1938 yılında İstiklal Mahkemeleri’nin vermiş olduğu kararı kaldırmak demek devletin yapılan yargılamaların hukuksuz, usulsüz olduğunu kabul etmesi ve yargılananların iadeyi itibarının geri verilmesi demektir. İnsanlar bugün iktidarın hukuksuz uygulamalarından şikayetçi, adalet mekanizmasının işlemediğini söylüyorlar ve adliyelerin, hakim ve savcıların tamamen iktidarın kontrolünde gittiğini söylüyorlar. Birçok hukuksuz karara imza atan hakimle konuştuğumuz zaman devletin bekası için hukuk dışına çıkılabileceği mantığı var. Geriye döndüğümüzde İstiklal Mahkemeleri yargılamalarını yapan hakimlerden biri olan Şevket Osman Efendi, devletin İstiklal Mahkemeleri yargılamalarında hukukun dışına çıkmak zorunda kaldığını söylüyor. 1925 yılındaki ve 2021 yılındaki uygulama aslında aynı uygulamadır. Devletin kodlarına işlemiş devletin bekasının söz konusu olması durumunda bireyler, gruplar, cemaatler, toplumsal yapılar feda edilebilir demektir. Bizde Türkiye’de herhangi bir insanın mutluluğu, huzuru, gelecek umudunun her şeyden daha önemli olduğudur. Bunu sağlayamadığımız zaman demokrasi, hukuk, insan hakları ve evrensel değerlerden de bahsedemeyiz. Şeyh Said ile ilgili gelen tepkiler aşmamız gereken tepkilerdir. Uzun zamandır siyaset konuşulmuyor bu siyasetin konuşulmasına da neden oldu. Bütün siyasi yapılar ve yelpazelere Atatürkçü ve Kemalist söylemler söylemeseler bile sirayet etmiş durumda. Tarihsel vakaları devletin resmi müfredatına göre mi tartışacağız yoksa bilimsel ve tarafsız tarihçilerin ortaya koyduğu belgelerle mi tartışacağız? Toplumun büyük bir kesimi hala ilkokul, ortaokul müfredatında anlatılan tarihe göre yargı veriyor. Bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. İstiklal Mahkemeleri’nin tüm duruşma tutanakları, bilgi ve belgeleri açık durumdadır. Orada hangi hukuksuzlukların yaşandığı ortadadır. Hukuk mantığına göre bir yerde yargılandığınız zaman verilen hükmü temyize götüremiyorsanız bir mahkeme kararı olmaktan çıkıyor. İstiklal Mahkemeleri’nin vermiş olduğu hiçbir kararın temyiz yolu yoktu. Hatta bir kararda tanığın sonradan dinlenmesine ve ilgili şahsın idamına diye verilen kararlar var. Türkçe bilmediği için idamına karar verilenler var. Tüm bunlar ortadayken bunları konuşamamak, insanların acılarıyla alay edercesine karşı çıkmak kabul edeceğim bir şey değil”

‘Mezar yeri sormakla ülke bölünmez’

Ülsen, Şeyh Said’in mezar yerinin açıklanması gerektiğini söyleyerek “Ülke konuşmaktan, mezar yerini sormaktan bölünmez. Ölülerimize sahip çıkmazsak, haklarını savunmazsak dirilere ne faydamız olabilir ki. Parti olarak mezar yerinin açıklanması noktasında meclise dair bir çalışma yok ama Diyarbakır İl Başkanı olarak bunu hükümetten talep ettim. Hükümetin asli görevi mezar yerlerinin ortaya çıkması için bir komisyon kurarak gereğinin yapılmasını sağlamaktır. Ölen insanların torunları ve çocukları yaşıyor.  Mezarlarının bulunmasını istemeleri kadar doğal ve insan haklarına uygun bir talep olamaz. Her türlü siyasi angajmanın dışındadır. İdeolojiye saplanmış ve oradan bir türlü kurutulamamışların tek sığınağı bu tür konuları manipüle ederek resmi ideolojinin tartışılmasının önüne geçiyorlar” diye kaydetti.

‘Çiftçilerin kazançları sürekli düşüyor’

Kuraklık ve çiftçilerin artan girdi maliyetlerine dair konuşan Ülsen, “Kuraklıkla ilgili açıklama yapan ilk biz olduk ve çözüm önerileri de sunduk. Diyarbakır merkeze yakın olan yerlerde sulama yapan arazilerde sorun olmadı ama sulama yapma imkânı olmayan arazilerdeki mahsullerin yüzde 70-80’i bitti. Türkiye’de vahşi bir sulama yapılıyor. Bir türlü damıtma sistemine geçilemediği için sularımız boşa gidiyor, enerji alanında ciddi sorunlar yaşanıyor. Kuraklıkla beraber TARSİM meselesi gündeme geliyor. Devlet zorla çiftçileri sigortalandırıyor ama sigorta elemanları köye geldiği zaman köydeki en verimli arazilerin ortalamasını alıp zararı ortaya çıkarıyor.  Zarar yüzde 80 iken yüzde 30’a indiriliyor.  Son 1 ayda gübre fiyatlarına yüzde 25 zam geldi. Çiftçiler doların artmadığını, Türkiye’de olağanüstü bir durum olmamasını söyleyerek gübre fiyatlarının artma nedeninin açıklamasını bekliyor. Mazot fiyatları yine aynı şekilde yüzde 25 oranında arttı. Girdiler sürekli yükselirken çiftçilerin kazançları sürekli düşüyor. Çiftçi desteklemelerinin aynı yıl içinde ödenmesi gerekirken 2-3 sene sonra ödeniyor. Önerilerimiz var ve tarım destek planı açıkladık. Türkiye siyasi tarihinde ilk kez bir parti iktidara gelmeden yapacaklarını söyledi. İktidara kopya verirken üşenmiyoruz. Ülkenin vatandaşlarının sorunlarına çözüm bulmak için adım atsınlar biz çözüm önerisi sunma konusunda sıkıntı yaşamayız. DEDAŞ herkesi esir almış durumda. Sadece çiftçilere değil normal abonelere de ciddi sorunlar yaşatıyorlar.  Hem pahallı hem de denetlenemez kontrol edilemez bir noktaya gelmiş durumda. Mahkeme kararlarına uyulmuyor, savcılıklara başvuruyoruz ama savcılıklar işlem yapmıyor. Şirketlerin büyük bir kısmının devletle yapmış olduğu sözleşmelerden kaynaklı koruma zırhındandır. İnsanlar artık DEDAŞ’ın kamulaşmasını istiyorlar” ifadelerini kullandı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.