Gülbahar Altaş yazdı: Sınırın diğer tarafında gazeteciler katlediliyor

Irak’ta özellikle geçen yılın ekim ayında hükümet karşıtı protestoların başlamasından bu yana basın mensuplarına yönelik tehlikeler artarken, ilk Covid-19 vakasının Necef kentindeki İranlı bir öğrencide ortaya çıkmasıyla durum daha kötüye gitti.

Bağdat, Basra ve Necef’te bu yılın başından beri aralarında Dijle TV’nin muhabiri Ahmed Abdulsamed ve kameraman Sefa Xalil’in de olduğu 6 gazeteci katledildi.

Herem Caf adlı gazeteci,Facebook hesabından “Irak güvenlik güçlerinin geçiş noktalarında sivillerin Covid-19 nedeniyle ateş ölçümlerinde kaba ve kötü muamele paylaşmasından dolayı 27 Mart’ta haber takibi sırasında Kifri’de Irak güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındı.

Hemin Mamend adlı gazeteci facebook hesabında Covid-19 nedeniyle sokağa çıkma yasağını eleştirmesi nedeniyle 24-30 Mart tarihleri arasında gözaltına alındı.

Covid-19’un ortaya çıkmasıyla ayrıca Irak Anayasası’nın 140’ncı madde kapsamındaki tartışmalı bölgelerde (Kerkük vilayetinin tamamı, Diyala'nın Hanekin ilçesi ve ona bağlı Celawla, Sadiye, Karatepe, Salahaddin'in Tuzhurmatu ilçesi ve Şengal, Hamdaniye,Telkeyf, Mahmur, Zummar, Sinun, Rabia, Başika, Güver ve Tuzhurmatu) durum çok daha vahim.

Genel anlamda Covid-19’un ortaya çıkmasıyla resmi makamlarca doğru verileri kamuoyunapaylaşılmadığını savunan ve eleştiren ya da haberlerinde yer veren birçok gazeteci doğrudan ve dolaylı baskılarla karşılaşıyor.

Mevcut dönemde görevini sürdürmeye çalışan basın mensupları İl Yüksek Güvenlik Konseyi ve ilgili makamlardan onay almalarına rağmen Irak güvenlik güçleri sokağa çıkma yasağını gerekçe göstererek basın mensuplarının görevlerini yapmasını sınırlandırıyor ya da engelliyor.

Örneğin; yakın zamanda Kerkük TV, Rûdaw TV ve Sibede TV muhabir ve kameramanları tüm resmi belgelerihazırlamalarına rağmen Kerkük sınırında 4-5 saat güvenlik güçleri tarafından durdurularak, hakaret ve kötü muameleyle karşılaştılar.Ayrıca İl Polis Müdürlüğü’nden aldıkları sokağa çıkış belgeleri ve basın kartları kontrol noktasındaki Heşdi Şabi kökenli Irak güvenlik güçleri tarafından el konuldu.

Söz konusu durum Kerkük Valiliği’ne sorulduğunda, olaya ilişkinkendilerine herhangi bir rapor iletilmediği söyleniyor.

Ayrıca 17 Mart’ta Süleymaniye’de silahlı bir grup Adnan Reşid adlı gazetecinin evine baskın yaparak mesleki tüm araç-gereçlerine el koydu.Bu olay Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) 24 Mart’ta yayımladığı raporda da yer aldı.

Irak’ta sadece geçen yılın eylül ile kasım aylarında 10 yayın kuruluşunun çalışması askıya alınırken, Covid-19 ile bu sayı katlandı. Geçen yılın son 3 ayı içerisinde 10 yayın kuruluşunun çalışması askıya alınırken, Nisan’da Reuters gibi uluslararası bir ajansın ülkede çalışmalarının askıya alınması doğal olarak daha fazla ses getirdi.

Irak İletişim ve Medya Komisyonu , “Konunun toplum sağlığı ve güvenliği üzerinde ciddi yansımaları olmasından dolayı” harekete geçtiğini belirtiyor.

Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih, CNN’ne konuyla ilgili yaptığı açıklamada "üzücü bir karar" dedi ve hükümetten bağımsız bir komisyon tarafından kararının alındığını savundu.

Ülkenin güvenlik ve siyasi durumu malum, haber kaynakları konunun ciddiyeti ve konumu nedeniyle elbette adını gizleme gereği duyuyor.Ayrıca Reuters muhabirinin haberinde Covid-19 vaka sayılarını abarttığı görüşüne de hiçbir şekilde katılmıyorum. Kirmanşan ile Necef arası karayoluyla yaklaşık 7 saat, Kirmanşan ile Bağdat arası yaklaşık 5 saat. Ve İran’da Covid-19’un ortaya çıkmasından sonra durumun uzun süre gizlendiği de bilinen gerçek. Ayrıca ilk vakanın yine Necef’te İran’dan gelen bir öğrenci de bulunması da şaşırtıcı olmasa gerek!

UNESCO verilerine göre 2016 ila 2019 yılları arasında dünya genelinde öldürülen gazetecilerin yüzde 50’si Irak’ta.

2017 ile 2019 yılları arasında 9 gazeteci görevi başında öldürülürken, bu yılın başından itibaren 6 gazeteci görev başında yaşamını yitirmesi oldukça ürkütücü bir durum.

Irak’ta resmi olarak gözaltına alınan gazetecilerin yanı sıra, kimliği bilinmeyen silahlı kişiler tarafından 1-2 günlüğüne alıkonulan gazetecilere yönelik vakaların oranı da yüksek.

UNESCO ve Serbest Sınırsız Basın (FPU) ortaklığıyla gazetecilerin çalışma ve yaşam standartlarının iyileştirilmesi, can güvenliklerinin sağlanması için ilgili resmi kurumlarla işbirliğine dair proje başlatıldı. Projenin hayata geçirilmesini BM üstlenmesine ve Irak Başbakanlığı 2016 yılında projeye desteğini sunmasına rağmen gelinen aşamada proje hiçbir şekilde varlık gösteremedi.

Hollanda’nın Bağdat Büyükelçiliği geçtiğimiz haftalarda bu projenin hayata geçirilmesine dair öneme işaret ederek, yetkililerin gazetecilerin can güvenliğini koruyamaması konusunda yanlış bir yola saptığına da dikkat çekmişti.

Burada üzücü bir diğer durum da ülke yönetiminde bunca yaşananları muhatap alan bir kurum yok!

Bilindiği gibi Irak, 2005 Anayasası'nda federal sistemi kabul etti.Kürdistan Bölgesi ile merkezi Irak hükümeti arasında da siyasi işleyiş ve özgürlükler konusunda oldukça büyük farklılıklar var.

Örneğin; Erbil yönetiminde Uluslararası Örgüt Raporları Yanıtlama Komitesi bulunuyor. Komite Başkanı Dindar Zebari, periyodik olarak, ihlaller, iddialar, gözaltılar ve uluslararası raporların süreçlerine yönelik kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik basın toplantıları düzenliyor.

Erbil merkezli Kürdistan Gazeteciler Sendikası ve Gazeteci Hakları Savunma merkezi Metro bu konuda Irak merkezli gazeteciler sendikalarına oranla daha aktif olduğunu söyleyebiliriz. En azından aradığınızda telefona cevap veren muhatap bulabiliyorsunuz.

Bir diğer üzücü durum da Covid-19 süresince sahada çalışan birçok arkadaşımız, çalıştıkları kurumlar tarafından can güvenlikleri hiçe sayılarak, hızlı habercilik” adına rekabeti kızıştırma adına mobbing uygulamaların arttığını dile getiriliyor.

Freelans gazeteciler ise güvenlik geçişlerinde engellemelerle karşılaştığı için bu süreçte çoğu zaman saha yerine telefondan bölgedeki haber kaynaklarına ulaşarak görevlerini yapmaya çalışıyor. Kaldık ki IKB ve Irak’ta freelans gazeteci oranı da parmakla sayılacak kadar az...

Irak’ta farklı bölgelerde mezhepçilik (Sadr, Heşdi Şabi vs.) ve aşiretçiliğin de etkin olması da gazetecilerin görevlerini özgür bir şekilde yapmasını engelleyen konulardan biri.

Ülkede genel anlamda erkek gazetecilere işleri konusunda baskı yapılıyorsa, kadın gazetecilere toplum, aile ve çalıştığı kurumda da psikolojik baskı yapılıyor. Bölgede ki çoğu hemcinsim mesleğini sevmesine rağmen ne yazık ki uzun vadeli sürdüremeyerek, farklı iş sahalarında çalışmak zorunda da kaldı/kalıyor.

Gerek Bağdat’ta gerekse Erbil’de lokal kadın gazetecilerin bir çoğu şimdiye kadar gazeteci sendikalarına üye olmaktan çekinirken, son dönemde özellikle IKB’deki  Gazeteci Hakları Merkezi Metro Center’e kadın gazetecilerin üyelik başvuruları da arttı. Bölgedeki medya organlarında görev yapan kadın gazeteci arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu çalıştıkları kurumlarda erkek meslektaşları arasında ciddi fark gözetildiğini dile getiriyor.

Ülkedeki freelans kadın gazeteciler veya uzun süredir gazeteci olarak çalışanlar da genelde yurtdışından gelen ve yıllardır bölgede kalıp bölgenin tüm yapısal durumuna hakim ve belli bir çevre edinenlerdir. Irak’taki radikal bölgelerde güvenlik açığı oldukça fazla olduğu için söz konusu bölgelere gitmekten de ayrıca endişe ediliyor.

Irak’ta 2012 yılında “medyada kadınlara yönelik taciz ve tecavüz girişimlerine ”yönelik 250 kadınla yapılan bir ankette kadın gazetecilerin % 68'i tecavüz girişimi ve sözlü tacize maruz kaldığını belirtiyor. Bu kadınların yüzde 43’ü tacizcilere karşı herhangi bir şikayette bulunamamalarının nedenini içinde bulundukları geleneksel ortama dayandırıyor. Kadınların yüzde 36’sı ise maddi durumlarından dolayı çalışmak zorunda oldukları için şikayette bulunmadıklarını kaydediyor.

Kürdistan Bölgesi’nde ise 2017'de radyo, dijital ve görsel medyada çalışan 273 kadın basın mensubu ile yapılan ankette ise kadınların 140’ı sözlü ve fiziksel tacize uğradıklarını belirtiyor.

Yakın zamanda ise tartışmalı bölgelerde yerel bir medyaya konuşan23 ila 32 yaşlarındaki 3 basın çalışanı kadın da çalıştıkları kurumların genel müdür ya da departman sorumlularının tacize uğradığını dile getirdi. Gazetecilerden biri 2018 de korkunç olayı yaşadığını ve bu olaydan dolayı basından ayrıldığını söyledi.

Ülkede bu tür vakalar yargıya taşınması halinde herhangi bir sonuca bağlanmıyor. Bunun da nedeni ya davanın zaman aşımına uğraması ya da tarafların karşılıklı anlaşarak davadan vazgeçmesidir.

Irak Gazeteciler Sendikası ise gerektiği kadar aktif rol almaması nedeniyle de bölgedeki gazetecilerin hedefindedir.

Son olarak şunu mutlaka belirtmek istiyorum. Dünyada yanılmıyorsam basın -yayım çalışanlarına yönelik faaliyet yürüten en az 14 kuruluş ve bunlara bağlı alt ofisler bulunuyor.

Bu uluslararası kuruluşların Irak gibi ülkelerde gazetecilerin can güvenliği ve çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik daha fazla çaba sarfetmeleri gerekiyor. Bir diğer anlamda bu kuruluşların dönemsel basın özgürlüğüne yönelik raporların hazırlanmasının ötesine giderek yönetimlere bu konuda daha fazla baskı yapmaları gerekiyor. Aksi durumda durum çok daha kötüye gidecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi