Deprem ve sonrasına dair

Deprem acı hatıralarla geri kaldı. Biz de Diyarbakır’da sallandık, (onlar kadar olmasa da) yaşananları ne kadar yüreğimizde hissettik anlamaya çalışıyorum.

Ben de deprem bölgesine gittim, deprem sonrası manzarayı gördüm, insanların halini, gözlerindeki korkuyu görmeye, hissetmeye çalıştım.

Haberlerde, sosyal medyada yaşananları takip ettim. Rastladığım bir paylaşımda çok etkilendim.

Misafirliğe Elazığ’a giden anne, baba ve duyma yetisi olmayan ve koklearimplantlı bir çocuğun deprem anında yaşadıklarını anne şöyle paylaşmış:

Ne yazık ki biz depremin olduğu gün Elazığ'daydık.

Cuma akşamı saat 17.00 da Diyarbakır'dan yola çıktık.

Hafta sonu gezme amaçlı eşimin halasına gidecektik.

Elazığ'a vardığımızda sitenin önünde oğlum durup gideceğimiz eve bakarak;

- Anne bu ev 4 katlı deprem olursa kurtulabilir miyiz? diye sordu.

O an içine doğdu yavrumun, zaten gitmek de istemiyordu.

(Ben her zaman derim bizim çocuklar yani koklearimplantlı olan çocuklar da bir masumiyet bir güzellik var. Onlar melekler melek.)

Çok kızdım ona

- Böyle şeyler düşünme dedim.

Yemek yedikten sonra onunla oturup zeka oyunu oynadım.

Sonra üstüme daha rahat bir şeyler giymek için yan odaya gittim.

Tam giyinecektim ki

Sallanmaya başladım, ışıklar söndü

Ve çığlıklar

- Anne kurtar bizi...

Allah'ım nasıl bir şeydi bu beşik gibi sallanıyor ve hiç hareket edemiyorduk.

Koridora çıktım

- Çocuklar korkmayın, geçecek ben buradayım, Suphanallah deyin diye bağırıyorum ama korkudan ölmek üzereyim

Evde benimkilerle beraber 5 çocuk daha var.

Sallantı durunca eşim hepsini dışarı çıkardı.

Ama ben o an odaya geri dönüp  çantamı almayı düşündüm. Çünkü içinde oğlumun yedek şarjı, parçası ve pilleri var.

Eşimin sesiyle kendime geldim.

- Çabuk dışarı çık dedi

Beni tuttuğu gibi sürükledi dışarı

Ayakkabısız montsuz dışarı fırladık.

Allahtan arabamızın anahtarı eşimin cebindeydi.

Çocuklar çığlık çığlığa...

İnsanlar bağırıyor, ambulans sesleri...

Her şeyimiz içerde.

Boş bir alan bulduk arabayı park ettik.

Yarım saat geçmedi ki Cihangir

- Annem şarzı bitti dedi.

Kuzum zaten korkudan sapsarı olmuş şoktayken bir de sessiz kaldı.

- Tamam, annem eve girip alacağım dedim bu defa çığlık çığlığa

- Anne ne olur gitme sensiz kalamam dedi.

Artçılar başlayınca daha güvenli bir yere gittik boş bir konteynırda sabahladık.

Oğlum sadece dudaklarımıza bakıyor dudak okuyarak  bizi anlamaya çalışıyordu.

Her artçıda bana sarılıyordu.

Sonunda eşim dayanamadı baba yüreği ve cesaretiyle gece 3 gibi eve girdi cep telefonlarımızı çantamı montlarımızı ve ayakkabılarımızı getirdi.

O eve giderken iki oğlumda korkarak bekliyordu. Cihangirin ikizi

- Babamı neden gönderdin senin cihazın için babam ölecek deyince Cihangir daha çok üzüldü.

Çok şükür kahraman babamız döndü. Cihangirin cihazının pili gelince dünyalar onun oldu.

Sonra Diyarbakır’a doğru yoka çıktık.

Evdeyiz. Sanki hep sallanıyoruz. Korkumuz geçmedi.

Cihangir çok kötü.

Oğlum bana şu soruyu soruyor

- Anne ya gece ben uyurken cihazım kulağımda değilken olsaydı

Ya enkaz altında kalsaydım ne olurdu?

Ben o an cevap olarak sadece ona sarıldım.

- Bunları sonra konuşalım dedim.

Geceleri uyuyamıyoruz

Bu şoku bir atlatalım oturup neler yapmamız gerektiğini konuşacağız.

Allah bir daha yaşatmasın diyorum.

Ölenlere rahmet, yaralılara şifa diliyorum

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ufuk Çimen Arşivi