
Kalbimizin terazisi bozuldu! - 2
Belki de bu yüzden kültür emperyalizminin deprem kuşağında olduğumuz halde toplumun ana rahmi olan ve ebede kodlanması gereken evliliklerimizin yerini sayısı her geçen gün artan boşanmalar, parçalanmış aileler, günü birlik ilişkiler aldı. Bu sayede de ne mahremiyet kaldı ne samimiyet kaldı ne de aidiyet…
Belki de bu yüzden en mühim meselelerde dahi bir araya gelememek yetmiyor; ne yapıp edip en küçük farklılıkta bile kavga edebilmenin orijinal yollarını bulabiliyor; bugün zulmün karşısında susan dillerimiz ve bir türlü yerinden doğrulamayan ellerimizin yarın aleyhimize şahitlik yapacağını unutuyoruz.
'Faydasız ve boşu boşuna birşey yaratmamış olana' halîl olacak gönlümüz yok belki ama bu dünyaya gönderiliş gayemizi de idrak edebilmiş değiliz.
Evet, kabul etmek gerekiyor; hayatın eskiye oranla daha hızlı aktığı bir zaman diliminde meşguliyetlerin sayılamayacak kadar fazlalaşmış olmasına mukabil ömür oldukça kısa, ameller kusurlarla dolu, ecel her dem yakın, yolculuğun mesafesi ise oldukça uzun. Bu nedenle de hakikatin kalbine dokunmak büyük bir yürek istiyor; gönül şehrinde mutluluğun kanatlarına tutunmak ise sarsılmaz bir sabır, yanardağ gibi bir iman gerektiriyor. Zira yalnızlığın özgürlüğüne, imanın samimiyetine, aşkın yarasına ve derdin mucizevi gücüne talip olmanın bedeli ağır, yolu meşakkatli. Nefsin geçit ve tehlikelerini aşabilmek zor; kötü huylardan temizlenmek, ruha yerleşen çirkin sıfatların kökünü söküp atmak güç; kalbi Allah’tan başkasına yönelmekten men etmek ve her daim O’nun(c.c.) zikriyle süslemek emek isteyen bir iş.
Sanırım tam da bu noktada olan biten karşısında yaşadığımız akıl tutulmalarının şaşkınlığı içinde sormak gerekiyor;
Yürek devletinin zayıflamış halkalarını onarmaya, kaybolmaya yüz tutan hakkaniyet ve adalet ruhunu yaşadığımız çağın idrakine sunmaya çalışmaktan başka çaremiz var mı?
Allah’ın kurmak istediği büyük bir medeniyetin, toplum hayatının ve dünyayı cennete çevirmesinin ‘diriliş’ derdindeki ‘varisleri’ olarak; mümbit coğrafyamızı dört bir taraftan kuşatan, bizim yokluğumuzu varlıklarının teminatı olarak gören İdris libasındaki İblisi kalabalık; savunduğumuz değerleri ve haykırmaya çalıştığımız kutsalları çepeçevre sarmıyor; bu haykırışın gür sesini çıkarlarına dokunduğu için kısmaya, hatta güçleri yettiği noktada tümden susturmaya çalışmıyorlar mı?
Böylesi bir hengame içinde sadece haz ve menfaat tatmini için yaşayan, hak hukuk gözetmeyen, sorumluluklarını sadece göstermelik ibadetlerle yerine getirdiğini sananların kendilerini dindar hissetmelerinin bir önemi var mı?
İman edip diriltmeye ve yaşatmaya tabi olmamak; mesajları bildiği halde ne uğruna ve kimlerle mücadele ettiğini önemsememek; sadece güce ve güçlüye tapınmak; hakikati zimmetine alıp başkalarını batıl yolların yolcuları ilan etmek; idraksizlik ve ferasetsizliğin en belirgin alametleri değil mi?
Evet, yazık ki insanların doğruluktan ayrıldığı, hayali şeylerin arkasına düştüğü ve gerçeğin özü ile değil sadece kabuğu ile meşgul oldukları bu dönemde gaflete dalarak bu dünyaya ne için geldiğimizi, nereden geldiğimizi, buradan nereye gideceğimizi unutuyoruz bazen. ‘Nisyan’denen ‘unutkanlık’ ile akrabalık sayesinde kim olduğumuzu unuttuğumuz anda da kendimizi başkası zannediyor, başkalarından ve başka şeylerden yeni kimlikler icat ediyoruz.
Peki çözümümüz ne yaşadığımız bu akıl tutulmaları karşısında?
Aciz kanaatimce kendi hiçliğimizi farkedecek kadar her şeyin sahibinin sadece Allah olduğunu bildiğimiz, yâhut her şeyin sahibinin sadece “O” olduğunu bilecek kadar kendi hiçliğimizin farkında olduğumuz; canımızı emanet niyetine taşıdığımız, herhangi birşeyden, 'benim' diye bahsetmeye utandığımız “eski” günlerimize dönmek zorundayız. (Devam Edecek)
Peki Ya Ahlâki Deprem?
15 Şubat 2023 Çarşamba 09:40Muhammed Rıdvan Sadıkoğlu Yazdı: Bunca yatırıma rağmen neden?
22 Eylül 2021 Çarşamba 12:21Taliban, İslâm ve Göç
22 Ağustos 2021 Pazar 01:12M. Rıdvan Sadıkoğlu Yazdı: Ortak akıl zorunluluğu
05 Ağustos 2021 Perşembe 08:01M. Rıdvan Sadıkoğlu Yazdı: Kavurma Şenliği
20 Temmuz 2021 Salı 18:34Muhammed Rıdvan Sadıkoğlu Yazdı: Kripto İlişkiler
06 Temmuz 2021 Salı 13:59Muhammed Rıdvan Sadıkoğlu yazdı: Hepimiz “insanız” oysa
07 Haziran 2021 Pazartesi 11:09Muhammed Rıdvan Sadıkoğlu Yazdı: Çirkinden söz ederek güzelleşemezsiniz
24 Mayıs 2021 Pazartesi 13:54Muhammed Rıdvan Sadıkoğlu Yazdı: Hüznümüzün Başkenti
11 Mayıs 2021 Salı 10:27M.Rıdvan Sadıkoğlu yazdı: Bugüne kadar “ne” yazabildiniz?
31 Mart 2021 Çarşamba 10:44




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.