İnsan nasıl yaşamalı? - 3
Başımı ellerimin arasına alıyorum dakikalarca.
Madem bu kadar çok biliyor isek biz neden bu haldeyiz?
Ne diyordu Saff Süresi 2. Ayet;
“Ey iman edenler! Yapamayacağınız şeyi neden söylüyorsunuz?”
Namaz kılıyor muyuz?
Evet! Ama sanki aldığımız abdest sadece uzuvlarımızı temizliyor ve kalbimizin kirine pasına ulaşamıyor. Yani ruhlarımız kirli kalıyor. Çünkü namazı hep dediğim gibi huşusuz, salt bir borç edasıyla kılıyoruz!
Oruç tutuyor muyuz?
Evet! Ama sanki tuttuğumuz oruç sadece midemizin aç kalmasından ibaret! Zira ferasetimiz, basiretimiz hep kapalı. Gözümüz görüyor, kulağımız duyuyor, vicdanımız şahitlik ediyor ama saniyeler süren bir bocalamayla sırtımız dönüp gözümüzü kapatıyor, kulağımızı tıkıyor, vicdanımızı örtüyoruz!
Hac ve Umre’ye gidiyor muyuz?
Hem de defalarca. Yanı başımızda komşumuz aç iken, akrabamız sefil iken; artık kredi kartına taksitle üstelik! Eşitlenme makamından çıkıp lüks otellerde kalmayı da ihmal etmiyor; henüz dönüş uçağında iken hiç ediyoruz tüm hasenatımızı!
Ya zekât…
Onu da veriyoruz. Üstelik kırkta bir hem de. “Sana neyi infak edeceklerini soruyorlar; De ki; ihtiyacından fazla her şeyi…” ayetine rağmen. Kur’an-ı Kerim’in nüzul sırasına göre ilk 23 süresi ısrarla zenginliğe karşı çıkmasına, sosyal adaleti haykırmasına; zenginliği öven ve teşvik eden tek bir ayet olmamasına rağmen.
Cüzler dağıtıyor, hatimler indiriyor, hasıl olan sevabı ölülerimize bağışlıyoruz (!)
Yani, paçalarımızdan din akıyor!
Peki okuduğumuz ilahi mesajdan, içeriğinden ne anlıyoruz?
Hadi ona da bakalım kısaca da olsa.
Sofralarımızda hiç fakir / fukara oturttuk mu? Bir yetimin başını okşayıp onu bir oyuncak / bir çikolata ile bile olsa güldürebildik mi? Girdiğimiz alışveriş / tüketim çılgınlığı içinde onların payı ne kadardı? Boynu büküklerden kaçını gülümseterek aracılıkla mükafatlanabildik? Adım başı gördüğümüz perişanlık ve sefalet içinde yüzen; yerleri, yurtları başına yıkılan mülteci kardeşlerimizden kaçı konuk oldu sofralarımıza? Ya da kaçınınerzak ihtiyacına uzandık? Kaçının evinde / çadırında / barınağında / kampında onlarla birlikte iki lokma soktuk kursaklarımıza?
Ya da…
Yetim yurtlarını ziyaret edebildik mi? Gözleri her an kapıda yaşadıkları o zemheri yalnızlığı iliklerine kadar solumuş yaşlı insanların bulundukları huzur evlerini?
Bir tık daha ileriye lütfen…
Sahi bugün Hz. Peygamber(sav) aramıza gelmiş olsaydı bize ne diyecekti?
Dünyada “1,5 milyar insanın neden aç olduğunu” sormaz mıydı sizce? (Devam Edecek)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.