Yûsif Bedirxan

Yûsif Bedirxan

Din, değişim, kaos! I

İskender Erol Evrenesoğlu, namı diğer İskender Ali Mihr 28 Kasım 2019 günü Bursa’da defnedildi.

Yüzlerce kişinin katıldığı defin törenini ilginç ve de görünür kılan Evrenesoğlu’nun iddialarıydı. Evrenesoğlu kendisine vahiy geldiğini, ‘Risalet Nurları’ isimli kitabının Allah tarafından kendisine yazdırıldığını ve peygamber olduğunu söylüyordu.

Onun ilginç kişiliği kadar defin sırasında (görünen kısmıyla) hatırı sayılırbir kalabalığın törende yer alması,peygamberlik iddialarınında dikkate alındığına işaretti. Cenazesine katılanlar, ona ne kadar inanıyordu sorusu aklımı kurcaladı hep.

Tarihte örnekleri yok değil…

Sosyolog, akademisyen ve yazar Mücahit Bilici’nin kaleme aldığı bir yazı “peygamberlik” iddiasıyla ilgili farklı bir bakış açısı sunması açısından ilginçti.

Yazının bütünselindeki anlayış ehl-i sünnet anlayışıyla yapılan cemevi, faiz, diyanet ve devlet-din eleştirisi olsa dahi en çarpıcısı Hz. Muhammed ile son addedilen “Peygamberlik” anlayışını ters yüz eden şu çarpıcı ifadelerdi:

“Ben peygamberim” diyen birine İslam’ın varsayımlarına bağlı kalarak ‘Hayır, sen peygamber değilsin’ demek mümkün değildir. Hazreti Muhammed’in son peygamber olduğu varsayım ve kabulü bile Allah’ın isterse ondan sonra başka peygamber gönderebilme kabiliyetini sınırlama gücüne sahip değildir. Peygambere atfedilen mucizelerin (ve aynı mantıkla şeyhlere atfedilen kerametlerin) en zor kabul edilebilir olanları bile “Allah isterse yapabilir” ile çözülebilirken, peygamberlik kurumunun bundan bağımsız kalması teorik olarak mümkün değildir. Yani soru şudur: Allah isterse başka veya yeni bir peygamber gönderemez mi? Kıvırma ve ama’ları bir kenara koyarsak bu soruya “evet” demek zorunda olan bir Allah anlayışı söz konusu. Zira İslamınformatif dönemindeki ilahiyat savaşlarında (Mutezile’nin) ‘tutarlı olmak zorunda olduğu için ‘adalete’ mecbur olan Tanrı’sı’ yerine ‘ortodoksinin hiçbir tutarlılığa mecbur olmayan ve ‘kudret’i her şey’e yeten Tanrı’sı’ galip gelmiştir.

‘Ben peygamberim’ diyen birine bir Müslümanın inanmama hakkı olabilir ama “Sen peygamber değilsin” demeye hakkı olmaz. Peygamberlik iddiasındaki birine “sahte” veya “yalancı” demek politik bir eylemdir ama dinen meşrulaştırılabilinir bir iddia değildir. Eğer peygamberliği tamamen Allah’ın tasarrufunda olan bir görevlendirme, bir konuşma olarak alırsak—ki bundan başka bir temeli görünmüyor—o zaman kimin peygamber olabileceğinin objektif kriterlerinin olmadığını, Allah’ın istediği insanı seçerek peygamber yapabileceğini kabul etmişiz demektir. Peygamberlik statüsünün tamamen Allah’ın tercihi olduğunu kabul ettiğimizde, peygamberliğin Allah ile seçtiği insan arasındaki sübjektif/enfüsî bir şey olduğunu da teslim etmek zorunda kalırız. Bu durumda da “Ben peygamberim” diyen birine “Peygamber değilsin” demenin dini bir temeli kalmamış olur. Bu yüzden sahte veya yalancı peygamber mümkün değildir. Başarılı olmuş peygamberlik iddiaları ve başarılı olamamış peygamberlik iddiaları vardır. İddianın kendisinin doğru olup olmadığı ise iddia sahibi kişi ile Allah arasında olup başka hiç kimsenin bilemeyeceği bir şeydir.”Devam Edecek

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yûsif Bedirxan Arşivi