Ölüm...
Çaresi olmayan, geri dönülemeyen.
Bazen kurtuluş, bazen pişmanlık.
Ölüm hep bizden başkasının başına gelecekmiş gibi yaşıyoruz hayatı, biz torpilliymişiz gibi. Hiçbirimizin kaçışı yok oysaki.
Nereye gidersek gidelim, saat kaç olursa olsun, kaçış yok.
Hadi kendi ölümümüzü es geçelim de en kötüsü sevdiğini ölümden kurtaramamak, o köprüden çekip alamamak değil midir? Elinden hiçbir şey gelmez. Bazen gözünün önünde eriyip gider. Yolun sonunda ne olacağını bilirsin. Bilirsin ama hiçbir şey gelmez elinden. Sessizce ağlarsın sadece. Gerçeği kendinden bile saklarsın. Bir mucize olmasını beklersin, ama olmaz...
En zor şekli nedir peki?
Hiç beklenmedik bir anda-ansızın kaybetmek mi, yavaş yavaş, zamanla gidişini izlemek mi? Bence ölümün her türlüsü, herkes için en acı olandır. Azı çoğu yoktur.
Ölüm tarif edilemeyen, teselli verilemeyen çok ama çok büyük bir acıdır. Ne yaparsan yap geçmez. Sanki her an gelecekmiş gibi kapıya dikersin gözlerini, her an uyanacakmış gibi gördüğün kabustan...
Ölüm, dünyanın en sert gerçeğidir. Nasıl olursa olsun herkes için hep en beklenmediktir.
Ölmeden,
Ölmeden sevdiklerimiz,
Çok geç olmadan, pişman olmadan
Sarılalım... 08.2021
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.