Emin Turhallı yazdı: Elif ve Sarım Havzası’nın Sessiz Çığlığı

Elif, Sarım Havzası’nda yer alan ve 20’ye yakın köyden birinin sakini. Köyünün karşısında maden şirketlerinin kurduğu karargah neredeyse bir yıldır Elif’in huzurunu kaçırmış durumda. Taş düşse irkiliyor, en ufak ses Elif’i uyandırıyor. Artık geceleri yok Elif’in. Ve sadece onun değil; tüm “Elifler”in.

Geçtiğimiz günlerde, maden şirketinin faaliyetlerini incelemek üzere mahkeme heyetinin geleceği haberini alan Elif, bir umutla dayısı Emin’i aradı:

“Emin Dayı, duydum ki mahkeme keşif heyeti bizim köye gelmeyecekmiş. Nasıl olur? Halimizi, durumumuzu görmeden nasıl karar verecekler? Hakim Bey gelseydi, derdimizi anlatırdık, belki bizi anlardı. Bu son umudumuzdu.”

Elif’in umudu, yalnızca mahkeme heyetinin köye gelip gitmesi değil; yıllardır köyünde süregelen yaşam biçiminin, doğal döngünün, ormanların, suların ve kuşların korunmasıydı. Fakat o umut, maden şirketinin köye gelişiyle birlikte toz, toprak ve makine gürültüsünün arasında kaybolmuştu.

Kayıp Hayaller ve Kırılan Umutlar

Maden şirketleri, köylülerden ilk önce suyu aldı. Pınarlardan akan berrak su kirletildi, kuşların ve böceklerin sesi makine homurtularına karıştı. Sonra köyün geçim kaynağı olan meyve ve sebzeler tükenmeye yüz tuttu. Elif, çocukluğundan kalan hayallerin ve anıların artık yok olduğunu söylüyor.

Şirket yöneticilerinin köylüye söyledikleri ise hayli ironikti:

“Bu dağları dümdüz edeceğiz ve size tarla yapacağız!”

Oysa Elif ve köy halkı, bu dağların otuyla, böceğiyle, ormanıyla ve temiz suyuyla bir düzen kurmuştu. Tarlaya ihtiyaçları yoktu. Asıl ihtiyaçları, doğanın sunduğu temiz hava, temiz su ve temiz gıdaydı.

Elif’in isyanı, yalnızca kendisi ve köylüsü adına değil:

“Bu dağlar, bu ormanlar, buradaki kuşlar ve yaban hayatı ne olacak? Bu ağaçlar oksijen vermiyor mu? Bu topraklar temiz gıda üretmiyor mu? Diyarbakır halkı bile bizim ürettiğimiz ürünleri tercih ediyor. Peki, buradaki canlıların ve bizim hakkımız yok mu?”

Sessiz Çığlık

Elif, hakim heyetinin köye gelmediğini biliyor. Şirketlerin işleri kendi çıkarlarına göre şekillendireceğinin de farkında. Ama onun, köyün ve yaban hayatın çığlığı duyulmazsa bu dağlar ve ormanlar kaybolacak. Belki de son nefeslerini veriyorlar.

Elif’in köyü, Sarım Havzası, doğanın bir parçası. Ancak bu parça, maden şirketlerinin uğruna feda edildiği bir alan haline gelmiş durumda. Elif’in sorusu hâlâ yankılanıyor:

“Bu felaketi para uğruna bize reva görenler, gerçekten kazandıklarını mı düşünüyor?”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Emin Turhallı Arşivi