Korku dolu bir hikayeye hazır mısınız?
YENİGÜN HABER- Köyde dedemlerin iki katlı büyük bir evi var. Alt katını mahzen olarak kullanırlar. Burada uzun bir koridor var. Koridorun bir ucu sokak kapısına, bir ucu da evin avlusuna açılıyor. Avluda büyük bir ceviz ağacı var. Koridorun sadece bu iki ucunda pencere var ve dolayısıyla sadece iki ucundan ışık aldığı için gündüz saatlerinde bile biraz karanlık. Sağda solda kullanılmayan eşyalar, duvarda eski tablolar falan var. Biz ve halamlar her yaz okullar tatil olunca köye giderdik ve dedemlerin evinde kalırdık. Kuzenlerim ve ben köye gideceğimiz günü iple çekerdik. Olayın olduğu zaman 8 ya da 9 yaşlarındaydım. Ailece hepimiz köyde, dedemlerin evindeydik. Benim yaşıtım biri kız diğeri erkek iki kuzenimle birlikte evin avlusunda oyun oynuyorduk. Bir yaz günüydü ve günün öğlen saatleriydi. Hava çok sıcaktı ve sokaklarda kimse yoktu. Ben ve kuzenlerim avludaki ceviz ağacının altında biraz oyun oynadık. Ben ağacın altında oturdum. Kuzenlerim ise koridora girdi ve yaklaşık 5 dakika kadar içeride kaldılar. Sonra birden içerden bir bağırtı koptu ve kuzenlerim koşarak yanıma geldiler.
Korkudan renkleri bembeyaz olmuştu. Kekeleyerek “içerde bir şey var” dediler. Fare, yılan ya da kedi gibi bir hayvandan bahsediyorlar sandım. Sonra kız kuzenim “duvarda bir şey yürüyor” dedi. İşte o an yolunda gitmeyen anormal bir şeyler olduğunu hissettim, birdenbire içim ürperdi. Kuzenlerimin bugüne kadar hiç görmediği ve duvarda yürüyen bu şey ne olabilirdi ki? “Hadi gidip bakalım” dedim. Ben önden gittim. Kuzenlerim ise beni takip ettiler. İçeri girdim; içerde eski püskü eşyalar dışında hiçbir şey yoktu. İlerlemeye devam ettik. Koridorun ortasına geldiğimizde kuzenlerim duvarı işaret etti. “Orda yürüyordu” dediler. Duvara baktım; birkaç tane tozlu ve örümcek ağları sarmış tablo dışında bir şey yoktu. Yaklaşık 15 saniye sonra duvarda oldukça koyu bir gölge belirdi. Detayları çok belirgindi. Sanki üç boyutlu gibiydi ve biz onu profilden görüyorduk. Boyu sadece 50 cm kadardı. Başında kavuk benzeri bir başlık vardı. Üzerinde ayaklarına kadar uzanan cübbe gibi bir şey vardı. Elinde asaya benzer birşey tutuyordu. Yüzü insan yüzüne benzemiyordu. Ağız kısmı uzun, çenesi tıpkı keçi, köpek çenesi gibi ileri uzanıyordu. Adım atarak yürüyordu. Yürürken başını sağa sola sallıyordu. Elindeki asayı da kaldırıp indirerek ilerliyordu. Kendisinin şekli ayrı bir korkunçtu; yürürken yaptığı bu hareketler de daha bir korkunçtu. Bizi umursamaz bir hali var gibi görünüyordu. Onu görür görmez kuzenlerim “işte orada” diye bağırdı. Ben ise şaşkınlık ve korkuyla olduğum yerde donakaldım. Sonra bunun mutlaka mantıklı bir açıklaması olması gerektiğini düşündüm. Duvardaki bu gölgenin en azından bir kaynağı olmalıydı. Tek ışık kaynağı pencereyi. Bir gölgenin oluşabilmesi için ışığın önünde bir cisim olmalıydı. Önce etrafta baktım. Sonra pencereye, pencerenin önünde baktım; bir şey yoktu. Pencerenin yanındaki kapıyı açıp sokağa baktım; etrafta hiç kimse yoktu. Dışarıdan pencerenin sokağa bakan yüzeyine baktım. Pencerenin hizasına, sokağın karşısına baktım hiçbir şey yoktu. Koşarak tekrar içeri girdim. Hala duvarda yürüyordu. koridorun sonunda yaklaşmıştı. Biraz daha ilerleyip kayboldu. Koşarak yukarı kata çıktık. Öğlen yemeği için sofra kurulmuştu. Halam “hadi. Ellerinizi yıkayıp yemeğe oturun” dedi. Ben ve kuzenlerim üçümüz aynı anda hep bir ağızdan “aşağıda bir şey var, duvarda bir şey var, yürüyor!” Diyorduk. Bizimkiler söylediklerimizi umursamadılar. Hatta dedem bana ” git o gördüğünüz şeyi de çağır gelsin bizimle yemek yesin” dedi. Çocuk aklıyla aşağıya indim tek başıma. Tekrar koridorun ortasına kadar yürüdüm ve duvara bakıp “hadi gel bizimle birlikte yemek ye” dedim. Cesaretle korku arasında gidip geliyordum bunları söylerken. 15-20 saniye kadar bekledim. Hiçbir şey görünmedi bu sefer. Tekrar yukarı çıktım. Yemeğe oturduk. Yemek esnasında sanki hepimizde bir sakarlık vardı. Elimiz kolumuz çarptı bi iki tabak devrildi masaya. Sonra halam “bugün sizde bir haller var. Yoksa yemeğe çağırdığınız o şey geldi de şu an bizimle birlikte mi?” dedi ve güldü. Sonra hepimiz gülüştük. Bir anlamda kendimizle dalga geçtik. Belki de az önce yaşadığımız o korku dolu anları unutmak içindi. O an için unuttuk da zaten. Yemekten sonra tekrar hiçbir şey olmamış gibi çocuk oyunları oynamaya devam ettik.
O zamanlar bu konu üzerinde fazla durmamıştık. Fakat yaşımız ilerledikçe o günün aslında ne kadar korkunç bir gün olduğunu daha iyi anlamaya başladık. Şimdi 33 yaşındayım. Hala yazları senelik izinlerimizin elverdiği ölçüde köyde buluşuyoruz. Yine dedemlerin evinde kalıyoruz. Alt kattaki koridorda yine o eski püskü eşyalar… Her şey yıllar önceki o gün gibi. Avludaki ceviz ağacı hala duruyor; biraz yaşlanmış sadece. Yıllar geçmesine rağmen kuzenlerim hala o koridora tek başlarına girmez. Ben de oraya ne zaman girsem içimi bir ürperti kaplar. Bu olaydan sonra belirli aralıklarla başka olaylar yaşamaya başladın. Doğaüstü olaylar da yaşadım, başka varlıklar da gördüm. Bunların bazıları saldırgan kötü varlıklar, bazılarının ise iyi mı yoksa kötü mü olduğunu anlayamadım. Ama çocukken duvarda gördüğümüz o varlık gibi bizi umursamaz davranmıyordu hiçbiri. Sonradan gördüklerimin hepsinin bizzat benimle etkileşime girme amacı taşıdığı çok netti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.