Video Haber - 12 yaşındaki çocuğun 'dedemin bir mezarı olsun istiyorum' çığlığı
Diyarbakır’da kayıp yakınları, eylemlerinin 672'nci haftasında Mehmet Özdemir’in akıbetini sordu. Özdemir'in 12 yaşındaki torunu, "dedemin bir mezarı olsun istiyorum" diye seslendi.
YENİGÜN HABER – Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube üyeleri, faili meçhul cinayetlerle katledilenler ile gözaltında kaybedilenlerin akıbetlerini ve faillerini sormak için bir kez daha toplandı. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" sloganıyla 672 haftadır sürdükleri adalet arayışı eylemi için yine Koşuyolu Parkı'ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya gelen kayıp yakınları, bu kez 26 Aralık 1997 tarihinde Diyarbakır kent merkezinde ellerinde telsiz bulunan sivil kıyafetli kişilerce zorla alıkonulduktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan 41 yaşındaki Mehmet Özdemir’in akıbetini sordu.
7 tutuklu yaşamını yitirdi
Öncesinde İHD Şube Sekreteri Ferhat Berkpınar, cezaevlerindeki hasta tutuklulara ilişkin açıklama yaptı. Bugün Türkiye cezaevlerinde insan hakları ihlallerinin en şiddetli haliyle yaşandığını söyleyen Berkpınar, İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu'nun yıllık raporlarının verilerini paylaşarak son bir ay içerisinde 7 hasta tutuklunun yaşamını yitirdiğini belirtti.
Özkan Ve Tuğluk'un durumu
Bunlardan biri olan 82 yaşındaki ve 25 yıldır cezaevinde olan ağır hasta tutuklu Mehmet Emin Özkan'ın birçok kronik rahatsızlığı bulunduğunu dile getiren Berkpınar, birçok rahatsızlığı bulunan Özkan'ın hapishane kalp krizi geçirmesi dolayısıyla hayati risk altında bulunduğunu ve kişisel ihtiyaçlarını dahi tek başına karşılayamayacak durumda olduğunu vurguladı. Berkpınar, sağlık durumundan kaynaklı ceza ertelemesi için savcılığa başvurulan Özkan hakkında tüm sağlık sorunlarına rağmen hapishanede kalabileceği yönünde rapor verildiğini hatırlattı.
Berkpınar, aynı şekilde 2016 yılından beri Kandıra F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan kapatılan HDP'nin önceki dönem Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk'un sağlık durumunun da kötüye gittiğinin kamuoyu tarafından bilindiğini ifade etti.
Uluslararası kuruluşlara seslendi
Özkan ve Tuğluk özelinde yüzlerce hasta tutuklunun hapishanelerde tek başına hayatlarını idame ettiremeyecekleri ve hastalıklarının hapishane koşullarında tedavi edilemeyeceği açık olduğunun altını çizen Berkpınar, "Bir an önce tüm hasta mahpuslar için infaz erteleme sağlanmalıdır. Adalet Bakanlığı'nın özellikle ölüm sınırında olan hasta tutuklu ve hükümlülere ilişkin çok acil bir çalışma yapması gerekmektedir" diyerek, uluslararası kurum ve kuruluşlara Türkiye cezaevlerindeki hasta mahpusların durumu ve içerdeki ağır hak ihlalleri açısından acil gözlem ve denetleme yapmaları için çağrıda bulundu.
Silopi'de sokağa çıkma yasaklarında katledilen ve cenazesi 7 gün sokakta kalan Taybet İnan'ı anan Berkpınar, "Taybet İnan’ın cenazesi 7 gün sokakta kalmıştı aynı zamanda o sokakta insanlık onuru ve vicdanlar kaldı" dedi.
Dedesine yazdığı mektubu okudu
Berkpınar'ın ardından kaybedilen Mehmet Özdemir'in 12 yaşındaki torunu Beritan Kaya yazdığı mektubu okudu. Kaya'nın dedesine ve kayıplar mücadelesine dair kaleme aldığı o satırlar şöyle: "Öncelikle yaz, kış, yağmur, çamur demeden kayıplar bulunsun failler yargılansın şiarıyla başlatmış oldukları bu kutsal mücadele yürüyüşçüleri olan annelerimizin ellerinden öpüyorum. Bu hikaye dedemin tek değil, faili meçhul cinayete kurban giden tüm babalarımın hikayesidir.
Vazgeçmeyeceğiz!
Hikayemiz, acılarımız, yaşadıklarımız ortak. Ama hikayemizi, acılarımızı sırtlamaktan vazgeçmeyeceğiz. Dedemi istiyorum, dedemin yoldaşlarını istiyorum. Ölü veya diri kayıplarımızı bulma mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Her insan gibi benim de isteklerim var. Ben de dedemin bir mezarı olsun istiyorum. Kemiklerimizi istiyoruz sizden. Dedeme ve yoldaşlarına kemik demek ne kadar çok ağrıma gitse de istiyorum. Dedemin mezarı başında oturup, konuşabileceğim günler istiyorum. Elbet o günler de gelecek. Birçok annelerimiz bu adalet mücadelesini yarıda bıraktı. Ellerinizden öpüyorum. Cennet mekanları olsun. Onların bıraktığı yerden biz devam edeceğiz. Bu haklı mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Gözaltında kaybetme insanlık suçudur. Faillerin bizimle yüzleşmesi ve yargılanması talebinden vazgeçmeyeceğiz."
Özdemir'in hikayesi
Mehmet Özdemir’in kaybedilme öyküsünü ise İHD Şube avukatlarından Jiyan Ormanlı paylaştı.1954 yılında Diyarbakır Lice’ye bağlı Araki (Kıyı) köyünde doğan Mehmet Özdemir’in evli ve 7 çocuk babası olduğunu aktaran Ormanlı, ailenin yaşadığı Araki köyünün devlet güçleri tarafından sürekli baskın yapılan bir yer olduğunu anlattı. Bu baskılardan kaynaklı Özdemir ailesinin Diyarbakır kent merkezine göç etmek zorunda kaldığını, köylerinin ise bir süre sonra devlet güçleri tarafından yakılıp boşaltıldığını dile getiren Ormanlı, köylerine dönme ihtimalleri kalmadığı için Mehmet Özdemir’in kentte hayvan ticareti yaparak geçimini sağlamaya başladığını belirtti.
Yargılandığı davadan beraat etti
Zorla kaybedilmeden önce birkaç defa gözaltına alınıp, ağır işkenceler gören Özdemir’in son olarak 5 Ağustos 1997 günü yine daha evi basılarak gözaltına alındığını ve 4 gün gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakıldığını söyleyen Ormanlı, hakkında “örgüte yardım ve yataklık ettiği” gerekçesiyle dava açılan Özdemir’in yargılandığı bu davadan 1998 yılında beraat ettiğini kaydetti.
Arkadaşlarının yanından götürüldü
Avukat Ormanlı, Özdemir’in kaybedilmesini şu sözlerle aktardı: “Mehmet Özdemir 26 Aralık 1997 günü sabahı hayvan pazarına gideceğini söyleyerek evinden çıkar. Buradan bir arkadaşının evini ziyaret ettikten sonra hayvan pazarının yakınındaki bir kahveye gider. Görgü tanıkları; kahvede arkadaşlarıyla otururken silahlı, sivil kıyafetli ve ellerinde telsiz bulunan iki kişinin Mehmet Özdemir’e kendileriyle birlikte gelmesini söylediğini, bu kişilerle dışarı çıkan Özdemir’in beyaz bir taksiye doğru götürüldüğünü belirtmiştir. Yine arabanın içinde üçüncü bir kişinin de oturduğunu gören Özdemir’in abaya binmemek için uğraştığını, kendini yere attığını, onu tutan kişilerden kurtulmaya çalıştığını da belirtmişlerdir. Ancak Özdemir bu kişiler tarafından zorla, şiddet uygulanarak arabaya bindirilmiş ve oradan götürülmüştür. Olaya orada bulunan birçok kişi tanık olur. Olayın tanıklarından biri okuma yazması olmadığı için arabanın plakasını alamadığını söyler.”
İki gün sonra İnsan Hakları Derneği’ne başvuran Enzile Özdemir’in, eşinin zorla gözaltına alındığını, hakkında bilgi edinemediğini belirterek hukuki yardım talebinde bulunduğunu belirten Ormanlı, dernek avukatların yardımıyla Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığına dilekçe ile başvuran Enzile Özdemir’in eşinin kahvede otururken sivil kıyafetli polis memurları tarafından alındığını belirterek akıbetiyle ilgili bilgi talep ettiğini dile getirdi.
Önce kabul edildi, sonra reddedildi
Bu dilekçeye verilen yanıtta “Mehmet Özdemir Emniyet Müdürlüğü tarafından gözaltına alınmıştır” damga vurduğunu söyleyen Ormanlı, “Ancak bu damganın üzerinde hiçbir yetkilinin imzası bulunmamaktaydı. Aradan bir süre geçmesine rağmen Mehmet Özdemir’den bir daha haber alamayan ve nerede tutulduğu kendisine söylenmeyen Enzile Özdemir, yeniden yetkili kurumlara başvurdu. Kendisine verilen yanıtta bu defa Mehmet Özdemir’in gözaltına alınmadığı, bir yanlışlık yapılarak gözaltında olduğunun söylenmiş olabileceği iddia edildi” dedi.
AİHM 'ihlal' kararı verdi
Özdemir ailesinin sonrasında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na, TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na ve Diyarbakır Valiliği’ne başvurularda bulunduğunu, fakat iç hukuktan sonuç alamadığını dile getiren Ormanlı, ailenin bu nedenle 1999 yılında AİHM'ne başvurduğunu belirtti. Ormanlı, sözlerini yapılan tüm başvurulara rağmen akıbetine dair ize ulaşılamayan Özdemir’e dair AİHM’in 8 Ocak 2008 tarihinde esas ve usul yönünden “ihlal” kararı verdiğini söyleyerek sonlandırdı.
Yapılan açıklamanın ardından bu haftaki eylem yine gözaltında kaybedilen Mehmet Özdemir ve diğer tüm kayıp ve faili meçhul cinayetlere kurban gidenler için 1 dakikalık oturma eylemi yapılmasıyla sona erdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.