Tohumda takas yerine “asimilasyon”
Mezopotamya Ekoloji Hareketi aktivisti Bişar İçli, çok uluslu şirketlerin ticarileştirdiği ve 500 milyar dolara varan bir piyasa payı olan tohumun takas yolunun ortadan kaldırılması ve sertifikalı hale getirilmesini “tohumun asimilasyonu” olarak değerlendirdi: “Gıda su gibi bağımsız olmalıdır. Şirketlerin tekelinden arındırılmalıdır”
Foto: Arşiv
YENİGÜN HABER - Dünyada 1900’lü yılların ikinci çeyreğinde başlayan tohum üretiminin ticarileşmesi, günümüzde 500 milyar dolarlık bir pazar payıyla organik ve yerel tohum üretiminin yavaşça ortadan kaldırılmanın zeminini hazırlarken, Türkiye’de 1980’nin başlarında girilen bu mecrada, yerel tohum ve tohum takası aleyhine önemli mesafeler kat edildi. Tohum üretimi, tohum ithal ve ihracıyla birlikte Türkiye’de yıllık 1 milyar 4 milyon dolara tekabül eden tohum piyasası, sertifikalı tohum kullanan çiftçinin desteklenmesiyle pazar payının büyümesi hedefleniyor. Tohumun ticarileşmesiyle temel gıdada tekelleşme yoluna girilmesine karşı yerel tohumların korunması ve takasla doğal yolla varlığını sürdürmesi için 5 yıl önce işe koyulan Mezopotamya Ekoloji Hareketi, bir çölü vahaya çevirme yolunda ilerliyor.
İhraçla birlikte komünün temeli atıldı.
Mezopotamya Ekoloji Hareketi bünyesi altında kurulan küçük komünün hikayesi, Kanun Hükmünde Kararnamelerin (KHK) yayılmasına dayanıyor. Mezopotamya Ajans’tan Ceylan Şahinli’nin haberine göre Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde sözleşmeli memur olarak çalışan komünün kurucularından Bişar İçli ve Barış Bildirisi imzacılarından akademisyen Zeki Kanay ile 5 arkadaşının 2016’da KHK ile ihraç edilmesiyle komünün temeli atıldı. Çok uluslu şirketlerin gıdanın tekelleşmesi çalışmalarına karşı gıdanın ulaşılabilir olmasını savunarak bunun için mücadeleye soyunarak kurdukları komünün çalışmaları hakkında bilgi veren aktivist Bişar İçli, hikayelerinin 5 yıl önce Diyarbakır-Silvan Karayolu’nda 3 dönümlük bir arazi satın almalarıyla başladığını dile getirdi.
Temel amaç tohum
Satın aldıkları yeri, “Burası çöl gibi bir yerdi” sözleriyle anlatan İçli, 3 dönümlük araziyi satın almalarından sonra 40 dönümlük ek bir araziyi de arkadaşlarının yardımıyla kiraladıklarını kaydetti. Amaçlarını, “Burada temel amacımız tohumdur özellikle sebze ağırlıklı tohumlardır.” ifadeleriyle aktaran İçli, “Burada önce çardağımızı yaptık. Daha sonra kerpiç bir ev yaptık. Atölyemiz, mutfağımız, kümesimiz yaptık ve güneş enerjimizi elde ettik. Sondajımızı ve diğer enerjilerimizi tamamen güneş enerjisinden elde ettik. Geçimlik ekonomimizi de bu şekilde sağlayabiliyoruz. Bu geçimlik ekonomimiz içinde tabii ki satmamız gereken ürünler var, onları satıyoruz” diye konuştu.
Doğal dengenin korunması
İçli, temel amaçlarını her ne kadar yerel tohumların toplanması, korunması ve takas edilmesi olarak tanımlasa da komünlerinde, yetiştirdikleri meyve ağaçları, besledikleri tavuk, kedi, köpek, güvercin gibi hayvanları işaret ederek, bunun doğal dengenin korunmasına katkısına dikkati çekti. Bu dengeye vurgu yapan İçli, “Birinin eksilmesi bir şekilde dengeyi sarsabiliyor. Güvercinlerimizin gübresinden yararlanıyoruz, tavukların yumurtasından…” dedi.
‘Tohumdan sonraki önceliğimiz çocuklar’
Komünlerinin 5’inci yılında artık yüzbinlerce tohumu üretebildiklerini ifade eden İçli, tohumlardan sonraki önceliklerinin çocuklar olduğunu belirtti. Kreşlerden, özel okullardan, derneklerden ya da STK’lerden gelen çocuklara komünlerini anlattıklarını söyleyen İçli, “Çocuklara özellikle doğayı tanımlıyor, toprağın kutsallığını, tohumu, tohumdan üretim yaptıktan sonra tohumun ne verdiğini, ne yaptığını ve hayvan türlerini anlatıyoruz” ifadelerini kullandı.
Kadının ilk evcilleştirdiği tohum yaşamın kaynağı oldu
Takas için kullanılan tohumun bölge halkları için kutsal olduğunun altını çizen İçli, şöyle konuştu: “Tohum yaşamdır, bizim için inanılmaz bir değeri vardır. Bin yıllardır kadının ilk evcilleştirdiği tohum yaşamın kaynağı oldu. Bu nedenle ‘ana tohum’ diyoruz. Bin yıllardır bu serüven devam ediyor. Biz de bu serüvenin mücadele alanına girdik. Analarımız, dedelerimiz tamamıyla takas yöntemiyle bu gıdayı yürütüyorlardı. Gıda, bu şekilde bağımsız, halkın tekelinde olan ve halkın dayanışma gücüyle yürütülen bir sistemdi.”
Takas geleneği yerine tohum asimilasyonu
Günümüzde devletin çiftçileri “sertifikalı tohum” kullanımına yönlendirdiğine vurgu yapan İçli, şunları söyledi: “Devlet sana şunu diyor: ‘Senin benden destek alabilmen için sertifikalı tohum kullanman gerekiyor.’ Bu tohum için gidip şirketten fatura karşılığında bandrollü bir ürünü alıp getirip ekmen lazım. Yani kendi tohumunu ekemiyorsun. Bu ciddi bir sorun. Bin yıllardır bu takas geleneği devam ediyor ama şuan şirketler bu asimilasyonu uyguluyor.”
‘Gıda su gibi bağımsız olmalıdır’
Türkiye’deki kötü tarım politikasından ötürü köylülerin sebze ve meyvesini şehirden aldığını söyleyen İçli, “Gıda su gibi bağımsız olmalıdır. Şirketlerin tekelinden arındırılmalıdır” dedi.
Tohum mücadelesinin biyolojik savaşlara karşı verilen bir mücadele olduğuna dikkat çekerek, dayanışmanın büyütülmesi çağrısında bulunan İçli, sözlerini şöyle tamamladı: “Bugün dünyayı yönetenler gıdayı ve tohumu üreten şirketler oldu. Bu şirketler aynı zamanda ilaçları üreten firmalardır. Tohumu üretiyor ilacını da yanında veriyor ve size, ‘Bunu kullanmak zorundasınız’ diyor. Sizin yaşamınız her şeyiniz bu şirketin elinde. Böyle bir ağ oluşturarak insanlığı ele geçirmişler. Biz de bunu reddediyoruz. İnanmak ve bu kapitalist sisteme karşı dik durmak lazım. Doğal olarak bu şirketlere karşı mücadele alanını ne kadar çok genişletirsek, tohumu ne kadar yaygınlaştırırsak, o ağı ne kadar sağlarsak bizim için o kadar önemli. Gıda herkesi ilgilendiren bir şeydir. O yüzden üretmek lazım ürettikçe var olabiliriz. Ne kadar dayanışırsak o kadar ayakta kalabiliriz. Bunun için bu dayanışma ağına herkesi bekliyoruz.” (Haber Merkezi)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.