Erbil-Diyarbakır hattı 2
DAİŞ, bağımsızlık referandumu, ardından gelen parlamento seçimleri, geriye çekilen sınırlar ve kazanılmış haklardan geriye dönüşler kadar; bölge ekonomisinin tamamen dışa bağımlı olması Bölgenin acı gerçeği.
Türkiye’nin bölge üzerindeki yadsınamaz etkisinden bahsetmiştik. Bunun temel sebeplerini de anlayabiliriz ancak bunun dışında kendi kaynaklarını kullanamama gibi bir kabiliyetsizlik yüze çarpıyor.
Tarıma uygun arazilerin neredeyse işlenmiyor olması bunlardan biri.
Hemen hemen hiç üretimin olmadığı bölgede; Türkiye’den gelenler tarafından icar/kira yoluyla işlenenleri saymazsak verimli tarım arazileri neredeyse işlenmiyor.
IKBY Başbakanı Neçirvan Barzani’nin “ekonomilerinin sadece petrole dayalı olmaması gerektiğini ve geliri daha çok tarım, turizm ve sanayiden temin etmeliyiz" açıklaması pratikte çok da karşılık bulmuyor.
Bölgede ya zengin ya fakirsiniz, orta sınıf yok denilecek kadar az. Senegal, Nepal gibi ülkelerden gelenler temizlik işlerinde çalışıyor. Lokanta ve restoran gibi hizmet sektörlerinde ise daha çok bölge insanları çalışıyor. Kendi işini kuran da var, çalışan da…
…
Kenti dolaşırken, yarım kalan inşaatlar ve yollar çarpıyor güzüme. Referandum sonrası durum ve DAİŞ korkusu etkili olmuş bunda. Yatırımcıların birçoğu bırakıp gitmek zorunda kalmış ve daha başka sebepler de var.
Eskiden hemen hemen tüm işler Türkiye ve İran üzerinden yapılırken, edinilmiş tecrübelerden kaynaklı olsa mesafeli yaklaşım refleksi gelişmiş. Bunda işi öğrenmenin verdiği rahatlık da var.
Diyelim ki bir inşaat işi yapmak için gittiniz, eskiden yapılan ön ödemeler kaldırılmış durumda. Bir anlaşmazlık durumunda ise süreç aleyhinize işliyor. Hukuksal yollar çok geçerli değil, çoğu zaman kuralları kendileri belirliyorlar.
Kısaca ticarette IKYB artık çantada keklik değil. Ticaret etkili aşiretler üzerinden işliyor. Erbil’de ağırlıkta Barzani ailesi olmak üzere aşiretlerin etki alanlarını her yerde hissedebiliyorsunuz.
Ticaretteki bu öngörü ve tedbirlerin sebeplerinden biri de geçmişte fazlasıyla yenilen kazıklar.
Diyarbakır Ticaret Odası’nın bu algıyı yıkmaya yönelik girişimleri takdir edici. Duhok, Erbil, Süleymaniye ve Musul ile geliştirilmeye çalışılan ilişkiler umut verici. Tabi bu girişimlere devlet düzeyinde de destek sağlanması gerek.
Tüm bunları tasarlarken büyük resme de bakmak lazım. O da bağımsızlık referandumu sonrası gerilen ilişkiler. Hem Türkiye’nin dayatmaları hem de aldığı güçle Bağdat’ın pozisyonunu güçlendirmesini iyi hesaplamak lazım.
Neçirvan Barzani’nin Bağdat ile gerilen ilişkileri ve sorunları, anayasal çerçevede çözme isteği bu dengeyi gözettiğini gösteriyor. İlişkilerin iyileşmesi yatırımcılar için bir teşvik olması ve bu vesileyle bölgede iş fırsatının yaratılması arzulanıyor.
Neyse bu konuya noktayı koyup eğitime gelelim.
Erbil’de üç dilde eğitim var. Çocuklara daha ilkokuldan itibaren Kürtçe, Soranca ve İngilizce eğitim veriliyor. Ortalama birçok insan Kürtçe’nin yanında, Soranca, İngilizce ve Arapça biliyor.
Biz daha ana dilde eğitimi tartışaduralım Erbil’de en az üç dilli bir yaşam kendi doğallığı içinde yer bulmuş durumda.
…
Bu uzun anlatımla Kürt Bölgesi hakkında umarım kafanızda bir şablon oluşmuştur. Dönelim asıl konumuza. Diyarbakır-Erbil uçak hattının açılmasına.
Erbil-Diyarbakır arasında uçak seferlerinin başlaması her açıdan iyi. Sağlık turizminden, kültür turizmine ve bunların yaratacağı ekonomik şartlara kadar birçok avantaj sağlamaya aday bir girişim olması hasebiyle emeği geçen herkesi kutluyorum.
Ancak uçak bilet fiyatlarının Diyarbakır’dan gidişte 100 Dolar, dönüşte 125 Dolar tavan fiyatta olması fazla.
Bir de uçuşlarla ilgili gerek aynı gün dönüşte (21 Mart) uçağın yaklaşık 6 saat, 23 Mart Cumartesi günü ise 4 saat gecikmesi kafalarda soru işaretleri bıraktı.
23 Mart Cumartesi günü dönüşte uçak Erbil semalarından merkezi hükümet ile yaşanan sorun/kriz nedeniyle Diyarbakır’a geri dönmek zorunda kaldı ve yaklaşık 4 saat süren gecikme yaşanırken, gecikmede ne bir yetkili açıklama yaptı, ne de yolcuların gecikmeden kaynaklı sıkıntıları giderildi.
Tabi giderilecek sorunlar bunlar ama uzadıkça mide bulandıracak nitelikte.
Dönüş uçağı neredeyse boştu. Bunu seferlerin yeni olmasına bağlıyorum. Yaklaşık 25-30 yolcu vardı. Yolculardan 6-7 kişilik iki ayrı aile hastane, 3 kişi gezi, 4-5 kadar kişi ise aile ziyareti için geldiğini söylüyordu.
Umarım ileriki günlerde uçuşlarla ilgili benzer sorunlar yaşanmaz ve insanlar en azından sorunlarına bir muhatap bulabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.