‘Seçim sonrası Oya Eronat, Hatip Dicle olayına benzer mazbata krizleri yaşanabilir’

‘Seçim sonrası Oya Eronat, Hatip Dicle olayına benzer mazbata krizleri yaşanabilir’
Güneydoğu Anadolu üzerine çalışmalar yürüten Sosyolog-yazar Öztekin Çaçan, Anayasa Mahkemesi’nde süren siyasi yasak davasına vurgu yaparak, “Seçimden...

Güneydoğu Anadolu üzerine çalışmalar yürüten Sosyolog-yazar Öztekin Çaçan, Anayasa Mahkemesi’nde süren siyasi yasak davasına vurgu yaparak, “Seçimden sonra 2011’deki Oya Eronat, Hatip Dicle olayına benzer mazbata krizleri bile yaşanabilir” ifadelerini kullandı

Bölge üzerinde uzun zamandır araştırmalar yapan ve bölgeyi iyi tanıyan sosyolog-yazar Öztekin Çaçan,14 Mayıs seçimleri öncesi bölgede değişen seçmen profili ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Serbestiyet’ten Şehmus Damar ile söyleşi gerçekleştiren Çaçan, “Özellikle ağa, aşiret lideri, büyük aileler bağlamında seçmen üzerinde direkt etkilerinin çok azaldığını belirterek, şunları söyledi:

“Ama tekke, şeyh, etkili meleler özelinde ise azaldığı görüşünde değilim. Züğürt ağa filmini hatırlayın, seçimde ağanın partisi bir oy almış, Şeyh’in partisi ise geri kalan tüm oyları almıştı. Durum şimdilerde de tam böyle.” ifadelerini kullandı.

[caption id="attachment_150145" align="alignnone" width="800"] Sosyolog-yazar Öztekin Çaçan[/caption]

‘KÖY YOK Kİ KÖYLÜ OLSUN’

Sosyolog-yazar Öztekin Çaçan, Türkiye’de köylülük diye bir şeyin neredeyse olmadığını belirterek, “Köy yok ki köylü olsun. Artık o tanım “kırsal” diye bir tanıma dönüştü. Türkiye’de kentli nüfus, devletin verilerinde yüzde 92’ye ulaşmış durumda. Tarımda makinalaşma, iç göç, sosyal mobilizasyon gibi birçok sebep de kırsal alandaki “muhtaçlık” ilişkisini ortadan kaldırdı tabii. Dolayısıyla seçmen neden ağasını ya da aşiret liderini dinlesin ki.

KÜRT TOPLUMUNDA ‘BİREY’ OLMA DURUMU

Buna “bölge” açısından yıllardır süren “düşük yoğunluklu savaş” koşullarını, kentleşmeyi, orta sınıflaşmayı, HDP gibi sınıf üstü, bir anlamda “merkez”de duran siyasal kurumsallaşmaları ekleyin, durum anlaşılır oluyor.

Aslında daha önemli bir şey de şu: Kürt toplumunda “birey” olma durumu, öz farkındalık çok arttı. Mesela sosyal medya, bireysel cep telefonu birey olmayı dolayısıyla da toplumsal değişimi besleyen önemli faktörler. Yine mesela özellikle fakir ailelerde gençler kendi gelirlerini kendileri elde ediyor; aileleriyle bile maddi yönden “muhtaçlık” ilişkisi kalmamış. Pizzacı, inşaat işçisi, seyyar satıcı olarak çalışan bir sürü Kürt genci var. Dolayısıyla Kürt emek piyasasında ciddi bir “prekarya” olma durumu da var. Bu da birçok şeyi değiştiriyor.

Ailesine bile muhtaç olmayan insan ağasını, aşiretini niye dinlesin?” dedi.

ŞEHİR DİNDARLIĞI

“Bölgede ağa, mele, aşiret lideri, büyük ailelerin tamamıyla ortadan kalkmadığını, şekilleri değişti, çağa uyarlanmış formlarda yeniden ortaya çıktılar demek istiyorum. Biraz daha açayım” diyen Çaçan şöyle devam etti:

“Kürt toplumunda mele ve şeyhlerin oyları azalmamış bir kere; bu eskiden de etkiledikleri mürit oyları kadardı şimdi de öyle. Yani bir şey değişmemiş. Ne kadar mürit varsa o kadar da oy var. Bu noktada mesela Nakşilerin, Kadirilerin mürit sayısı artmışsa seçmen sayısı da artmış demektir.

Ama sahneye yeni çıkmış, şehir dindarlığı diyebileceğimiz kentsoylu bir şeyler de var. Bunlar genelde zikir geleneği olmayan dindarların oluşturduğu, Nurcular, Haksöz çevresi gibi, bazen fikir kulübü, bazen bir STK gibi çalışan dini örgütler… Ya da son kertede parti olarak örgütlenmiş HÜDA  PAR gibi yapılar var.

KÜRTLER DİNDAR VE MUHAFAZAKÂR BİR TOPLUM

Sonuç itibariyle Prof. Dr. Mesut Yeğen’in de yaptığı araştırmalar ve daha birçok çalışma gösteriyor ki Kürtler dindar ve muhafazakâr bir toplum. Bu karakterlerini eskiden olduğu gibi şimdi de koruyorlar. Ama tekke gibi bazı eski formları terk edip parti, dernek, vakıf gibi yeni formlara yönelmiş durumdalar.

Bütün bu yeni dini yapıların tamamının sosyal tabanını ise, köyden kente göçmüş en fazla ikinci kuşak sayılabilecek insanlar oluşturuyor. Yani diğer bir deyişle, aşiret bağları kopmuş, soy sop aile bağları gevşemiş, köyden kente göç etmiş yeni kentliler yeni dindarlığın sosyal alt yapısını oluşturuyor. Tipik bir “muhafazakârlığın yeniden kurulumu” olayı var. Ve tabii ki seçimlerde onların da kendilerine göre tercihleri var. Çoğunlukla seçimlerde bu gruplar da ortak hareket sergileyip oyları tulum halde bir tarafa verebiliyorlar.

Bir tarikat ya da cemaate bağlı olmayan dindarlarda ise tercihler muhtelif.

Mesela tamamı eskiden olduğu gibi sağ görüş içerisinde yer almıyor. AK Parti gibi sağcı partilere oy verdikleri gibi dindar olup, HDP’ye de oy veren birçok dindar Kürt seçmen var. Hatta KONDA’nın, 2018’de yaptığı Kürt seçmen analizine göre bu sayı hiç de az değil.

Ama başkanlık sistemi, % 50+1 seçimi özelinde tercihini sadece ümmet, refah, kalkınmacılık bağlamında değerlendirip, Türkiye’deki cumhuriyetçi ya da demokrat olmayan sağ ile, içinde neredeyse ırkçı sayılabilecek milliyetçilerin de yer aldığı Cumhur İttifakıyla ittifak edenler de var.”

HDP İPİ GÖĞÜSLER

HDP tabanından CHP’ye oy geçeceğini sanmadığını ifade eden Çaçan, “Cumhurbaşkanı seçiminde ise bence HDP’li seçmen çoğunlukla Kılıçdaoğlu’na oy verecektir. Milletvekili seçimlerinde HDP zaten baraj sorunu (%7) yaşamadan, kurduğu ittifaklarla %12 -14 arasında bir sonuçla ipi göğüsler diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.

OYA ERONAT, HATİP DİCLE OLAYINA BENZER KRİZLER YAŞANABİLİR

HÜDA PAR’ın Cumhur İttifakı’na oy kazandırmayacağını ama bölge özelindee kayıp da ettirmeyeceğini savunarak,  Seçimde olaylar muhalefetin lehine gelişir ve AK Parti oylarında çözülme başlarsa bütün sonuçlar, tahminler her şey değişir. Eğer olası bir çözülme Millet İttifakı’nda yaşanırsa bölgede HÜDA  PAR’ın da olumlu yönde etkilendiği çok değişik sonuçlar çıkar. Kesinlikle Türkiye’nin sonuçları en zor tahmin edilen ve her açıdan en önemli seçimi 14 Mayıs seçimleri olacaktır. Seçmen, Yeşil Sol Parti’ye oy verdiği halde D’hondt sisteminin cilvesi olarak AK Parti listelerinde yer alan HÜDA PAR adaylarını da meclise gönderebilir. Olmaz demeyin, belli olmaz. Anayasa Mahkemesi’nde süren siyasi yasak davası meselesini unutmayın. Seçimden sonra 2011’deki Oya Eronat, Hatip Dicle olayına benzer mazbata krizleri bile yaşanabilir” dedi.

Öztekin Çaçan: Diyarbakır doğumlu, Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji bölümü mezunu Öztekin Çaçan, üniversite yıllarından başlayarak Özgür Gündem, Basnews gibi günlük ve haftalık gazete ve dergilerde çalıştı, köşe yazıları yazdı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.