Tutuklu gazeteci Oruç ve Arslan'ın duruşmaları yarın
Tutuklu gazetecilerden Mehmet Şah Oruç ve Fırat Can Arslan hakkında mesleki faaliyetleri ve gizli tanık iddiaları gerekçe gösterilerek açılan davaların duruşmaları yarın görülecek. Diyarbakır’da 25 Nisan’da tutuklanan gazeteci Mehmet Şah Oruç’un duruşması yarın ikinci kez Bitlis 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde "örgüt üyeliği" iddiasıyla hakim karşısına çıkacak. Şah, yaptığı haberler nedeniyle 7 yıl 6 ay ile 15 yıl hapis istemiyle cezalandırılmak isteniyor.
Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre, Diyarbakır merkezli soruşturma kapsamında tutuklu bulunan Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Fırat Can Arslan ise, Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkacak. İlk duruşması görülecek Aslan hakkında “kamu görevlilerini görevlerinden dolayı hedef göstermekten” 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Aslan, Diyarbakır merkezli soruşturma kapsamında 8 Haziran’da gözaltına alınan ve tutuklanan gazetecilerin iddianamesini hazırlayan savcı ve eşinin tayinlerini yazması gerekçesiyle tutuklu bulunuyor.
RFS’DEN AÇIKLAMA
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Sorumlusu Erol Önderoğlu ise, tutuklu gazetecilere yönelik yaptığı açıklamada, “Arslan bir tayin haberinden tek bir gün dahi özgürlüğünden olmamalıydı. Ağır şartlarda geçirdiği üç aylık tutukluluğu ilk celsede son bulmalıdır. Keyfi gazeteci tutuklamaları sadece mesleğe değil ülke itibarına da uzun yıllar zarar verdi” diye belirtti.
Gazetecilerin avukatı Resul Temur, müvekkilleri hakkındaki suçlamaları değerlendirdi. Gazetecilerin topluma ve bireye karşı geliştirilen her türlü haksızlığın fotoğrafını çeken ve belgeleyen kişiler olduğunu belirten Av. Temur, "Haksızlık devlet temelli ve devlet destekli olduğunda bu haksızlığın fotoğrafının çekilmesi en çok devleti rahatsız etmektedir. Haksızlığı ortadan kaldırmak yerine haksızlığın görülmesini engellemek için gazetecilere yönelik yeni bir baskı aygıtı olarak sansür üretilmektedir. Aslında gazetecilere yönelik sansür, var olan haksızlığa sebep uygulamaların da devam edeceği anlamına gelmektedir. Türkiye’de güçler ayrılığı sistemi fiili olarak ortadan kaldırıldığı için yargı da aynı baskının araç ve dayanağı haline gelmiştir” ifadelerini kullandı.
‘ARSLAN’IN DOSYASI DÖNEMİN FOTOĞRAFI'
Temur, müvekkili Arslan’ın "terörle mücadelede görev alan kişileri hedef göstermek" iddiasıyla suçlandığını hatırlatarak, söz konusu kavramın militarist yapı ve kişileri tanımladığını kaydetti. Temur, savcının bu suçlamayı yaparken, kendini yargısal görevden ziyade militarist bir yapı ile tanımlamış olduğunu ifade etti. Temur, bu durumun bile soruşturma dosyasının hukukiliğini tartışır hale getirdiğini söyledi. Temur, "Fırat Can Arslan dosyası bu anlamda dönemin fotoğrafını çekmektedir. Görevleri gereği hazırladıkları iddianamede adı olan savcıların isim ve soyadlarının belirtilmesi gizli bir bilginin aktarımı değildir. Topluma açık kararnamelerde tüm savcı ve hakimlerin ismi varken bir gazetecinin bu isimleri eleştiren haberlerinden dolayı tutuklanması hukuki olmayıp, gazeteciyi cezalandırma amacı taşımaktadır" değerlendirmesinde bulundu.
‘GAZETECİLİK HEDEF ALINIYOR’
Müvekkili Oruç’un röportaj ve haberleri nedeniyle tutuklandığını aktaran Temur, müvekkili hakkında ifade veren tanığın belirttiği noktaların gerçekliğinin araştırılmadığını söyledi. Temur, "Tutuklandıktan sonra Mehmet Şah Oruç tarafından yapılan haberlerin bir kısmını toplayarak, haberlerin içeriklerinden kaynaklı suçlama oluşturmak, tutuklamanın asıl nedenini de ortaya koymaktadır. Mehmet Şah Oruç Kürt siyasetinden birçok isimle Kürt siyasetine ve bu bağlamda toplumsal gelişmelere ilişkin birçok röportaj ve haber yapmış. Bu röportaj ve haberleri suçlama konusu haline getirilmiştir” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.