Seniha Yazgıt Yazdı: Okumak mutluluktur IV
Her kitapta, bir yolculukta varsayıyorum kendimi.
Bu yolculuğun döşenmiş taşlarında Suç ve Ceza’ya ne dersiniz?
Dostoyevski’nin yoksul hukuk öğrencisi Raskolnikov’un bir tefeci kadını öldürmesi ve gizlediği cinayetin başkarakterin yaşadığı histeri krizleri neticesinde çorap söküğü gibi ortaya çıkmasını anlatan hikayesi, polisiye romancılığın Everest’i sayılıyor. Bu unvanı verenler haksız olmasalar da bugüne değin Raskolnikov’un karakter analizi üzerinde bir edebi makalenin yayınlanmaması da romanın ne denli eksik anlaşıldığının kanıtı. Dostoyevski, Suç ve Ceza’yı kumar borçları nedeniyle yayıncılardan peşin aldığı para karşılığı her gün yirmi otuz sayfa yazarak yani bir at nala koşu sırasında birbiri ardına hatmederken, dünyanın en iyi romanlarından birini yazdığını düşünmüyordu. Çünkü üzerinde Turgenyev’in Rus Prenseslerin balolarında oluşan edebiyat kanonunda açtığı ‘Dostoyevski bir hiçtir, tüm işi gücü beni taklit etmek’ türünden bir atılı iftira vardı. Üstelik kendi hayatı da ne aşkta ne de kumarda ona öyle çok kazandırmıyordu. Yine de Dostoyevski, St. Petersburg’un çürümüşlüğünü anlatmak için bir öğrencinin hikayesini devreye alarak hukuk ve adalet sistemini sorgulamak istedi. Ne var ki balta ile işlenen bu cinayetler hakkında yazılan ve başta vasat olarak nitelendirilen roman ehil gözler karşısında hak ettiği değeri buldu. Suç ve Ceza, polisiye dokusu, karakterlerinin oluşumu, roman iklimi adını verdiğim metin ile kurgu bütünlüğü açısından hem çok nitelikli hem çok öğretici. Roman polisiye severlerin ilk sırasında yer alır fakat bunun sebebi de Dostoyevski’nin kendisi, öyle başka metinler oluşturdu ki, bu listeyi ve sıralamayı kendi belirledi.
“Suç ve Ceza'yı Niçin Okumalısınız?” sorusuna cevap arayan Denis Gürcü, şu tespitlerde bulunmuş:
Raskolnikov bir “kahraman” olmasa da, Hegel’in “Olağanüstü İnsan” kavramının vücut bulmuş hali. Romanın felsefesi de bütünüyle bu fikre dayanıyor ve sizi de sorgulamaya itiyor. Gerçekten iyi amaçlar uğruna işlenmiş suçlar, suç sayılmalı mıdır? Ya da “hakkaniyetli” suç diye bir şey var mıdır? Zaten bu sorular cevaplanabilseydi, ahlaklı bir katil de ahlaksız bir katil gibi vicdan azabı çekmeyecekti. Dostoyevski de aslında roman boyunca bunu çevresinde dönüyor ve sizin de dönmenizi sağlıyor, zira bu felsefe olmasa, yani Raskolnikov “ahlaksız” bir katil olsa, hiç acı çekmeyecekti. Ve Suç ve Ceza hiç yazılmamış olacaktı.
…
Suç ve Ceza’yı herhangi bir türe sokmak mümkün değil. Hem psikolojik hem felsefi hem polisiye hem gerilim hem de edebi bir roman. Rus edebiyatında dönemin öbür romanlarının tersine, bölüm bölüm ama ayrılmaz bir bütün halinde yazılmış.
…
Bu roman ilk kez 1866’da basılmış, yani üzerinden 150 yıl geçmiş, kuşaklar atlamış, fakat bugün hâlâ dünya edebiyatının en büyük eserlerinden biri sayılıyor. Sayılmaya da devam edecek. Her zamandan, her ulustan, ırktan ve kültürden insana hitap ediyor. Çünkü insanlık aynı insanlık, duygular aynı duygular, hikâye tam olarak bugün dünyanın her yerinde yaşanabilir. Devam Edecek
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.