Aydın: TMK tanımı değişmedikçe hukuksuzluk sürer
İktidarın gündeme getirdiği “Yargı Reformu Strateji Belgesi”nin geniş kesimlerce müzakere edilmesi gerektiğini belirten Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın, “Örneğin, TMK tanımını yeniden yazmazsanız, alıp başını giden bir hukuksuzluğun önüne geçemezsiniz” dedi
DİYARBAKIR YENİGÜN – Yeni Adli Yıl Töreni'nin Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda yapılmasına tepki gösteren 52 baro, Yargıtay’ın davetine katılmadı. Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığının tartışıldığı bir süreçte Saray'daki davete icabet etmenin doğru olmadığını savundu.
‘Tahir Elçi'nin anılmaması büyük ayıp’
Törende konuşan Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit'in yargı şehitlerini anarken Diyarbakır Barosu’nun öldürülen Başkanı Tahir Elçi'yi anmamasına tepki gösteren Aydın, cinayetin üzerinden 3 yıl 9 ay geçmesine rağmen dosyada bir ilerlemenin sağlanmamasının yargının tutumunu açıkça gösterdiğini söyledi. Aydın, “Görevi başında katledilen bir başkanın anılmaması bizim açımızdan büyük bir ayıp, kabul edilemez bir durum. Zaten bu yargının tutumuna da yansıyor. 3 yıl 9 ayı geçen bir süre oldu. Dosyada bir ilerleme sağlanmaması, yargının bu meseleye, barolara, avukatlara bakış açısını gösteren bir tavır" dedi. Türkiye yargı ve idari yapının, avukatları, baroları yargının bir parçası olarak görmediğini ve bunun kronik bir sorun haline geldiğini belirten Aydın, olabildiğince avukatlarla mesafeli, çalışma alanlarını daraltan bir idari yapı ve pratikle karşı karşıya olduklarını ifade etti.
‘Bağımsız olmadığının göstergesi’
Adli Yıl Töreni’nin gerçekleştiği yerin yargı bağımsızlığını gölgelediğine dikkati çeken Aydın, “Dünyada kime sorarsanız sorun, bunun için hukukçu olmaya, baro başkanı olmaya ya da akademisyen olmaya gerek yok. Bir yurttaşa sorarsanız bunun doğru olmadığını söyleyecektir" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın törene katılmayanlara yönelik sözlerini de eleştiren Aydın, “Türkiye’nin temel meselelerinden bir tanesi de ifade özgürlüğü meselesidir. Yani biz misafir olarak davet ediliyorsak gitmeme gibi bir hakkımız da var. İlle de bir gerekçeye bağlamak zorunda değiliz, biz bağladık, gerekçelerimizin arkasındayız. Her seferinde yani yürütmenin işine gelmeyen bir görüş beyan ettiğimizde işte sizi ‘lağvederim, kapatırım, sistemi değiştiririm’ gibi tehtidvari söylemler bence o makamda bulunan kişi için doğru bir tutum değil" diye belirtti.
‘Eleştirilmesi gereken katılanlar’
Saray’daki törene katılan yargı mensuplarına ilişkin de konuşan Aydın, tartışılması ve eleştirilmesi gereken konunun gitmeyen baroların ve yargı mensuplarının tutumu değil, giden yargı mensuplarının tutumu olduğunu vurguladı. Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit'in yeni rejimle birlikte parlamenter sistemden farklı bir kuvvetler ayrılığının gündeme geldiğini ve “Yargının tarafsızlık özelliği güçlendirilmiş, yargının denetleme ve denge görevi kuvvetlendirilmiştir" sözlerine katılmayan Aydın, dünyanın birçok yerinde Hakim ve Savcılar Kurulu’nun olduğunu, ancak yürütmeyle olan bağının koparmış ve kendini baskı altında hissetmediğini belirtti. Cirit’in kendi penceresinden baktığını hatırlatan Aydın, "Biz yargı bağımsız ve tarafsız değil derken, sadece görüntüyle saraya gitmekten bahsetmiyoruz. Yargının sorunu çözmeye yönelik değil, sorun yaratan kararlarından bahsediyoruz. Dolayısıyla sayın başkanın böyle bir tespitte bulunması doğru değil. Kendi cephesinden baktığında ona göre doğru gelebilir ama bağımsız hukuk örgütleri, barolar ve yurttaşların böyle düşünmediklerini zaten istatistikler, veriler gösteriyor. O açıdan bence sayın başkanın bu düşünceden bir an önce kurtulup yargının hem zihinsel hem de fiziksel olarak bağımsızlığını sağlamaya yönelik bir çabaya girmesi gerekir" diye konuştu.
‘Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin içeriği beli değil
Yeni Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin içeriğine dair bir bilgilerinin olmadığını, sadece bir çerçeve dahilinde kamuoyunun bilgilendirildiğini anımsatan Aydın, şöyle devam etti:
"Ana çerçeve kamuoyuyla da paylaşıldı, bize de gönderildi ama sonuçta o bir çerçeveye işaret ediyor. Sizin bunun içini nasıl dolduracağınız önemli. Örneğin Terörle Mücadele Kanunu'ndaki (TMK) terör tanımını siz doğru bir şekilde tanımlamazsanız, doğru bir şekilde yeniden yazmazsanız, alıp başını giden bir hukuksuzluğun önüne geçemezsiniz. İfade özgürlüğü konusunda bazı düzenlemeler yapmazsanız, her sokağa çıkana, itiraz edene dava açarsınız ve cezalandırırsınız. Medya özgürlüğü konusu da aynı şekilde. Dolayısıyla bu yapılma şekli bizi biraz umutsuzluğa sevk eden kısımdır." Hazırlanan belgenin içinin nasıl doldurulacağı, barolarla, sivil toplum örgütleriyle, hak örgütleriyle mutlak surette müzakere edilmesi gerektiğini ifade eden Aydın, "Toplumun beklentilerini de içine alacak, kapsayacak bir şekilde düzenleme yapılırsa o zaman bu strateji belgesi önem kazanır. Bu paketin içerisinden umarım ifade özgürlüğü, terör tanımı, toplantı ve gösteri hakkı konusunda, yani Türkiye'nin temel meseleleriyle ilgili bir dizi konuda önemli düzenlemeler yapılır" diye belirtti.
‘Barışçıl çözümün geliştirilmesi’
Yeni adli yılda Diyarbakır Barosu olarak Türkiye'nin insan haklarına saygılı bir hukuk düzeninin hayata geçirilmesi için çalışmalarını sürdüreceklerini sözlerine ekleyen Aydın, şunları söyledi:
"Biz hem bölgede hem de Türkiye’deki diğer barolarla zaman zaman ortak işbirliği içerisinde bazı faaliyetler yürütüyoruz, yürütmeye de devam edeceğiz. Ortak hedefimiz Türkiye’nin demokratik, insan haklarına saygılı bir hukuk devletinin anayasada da tarif edildiği şekliyle hayata geçirilmesi ve bununla bağlantılı olarak Kürt meselesine demokratik, barışçıl bir hak temelli çözümün geliştirilmesidir. Biz bu konuda sadece barolarla değil, bütün sivil toplum örgütleriyle, hatta devlet bürokrasisiyle de fikir alışverişinde bulunmaya hazırız. Bundan sonra da bu çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz." (MA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.