Nobel Edebiyat Ödüllü 6 kadın yazar

Nobel Edebiyat Ödüllü 6 kadın yazar
Sözcüklerin gücünü hayal dünyaları ile birleştirmiş Nobel Ödüllü kadın edebiyatçılardan birkaçını sizin için derledik.

Louise Glück - 2020

İsveç Akademisi’nin “yalın bir güzellikle, bireysel varoluşu evrenselliğe ulaştıran kusursuz şiirsel sesi” sebebiyle bu yıl Nobel’e layık gördüğü ABD’li şair Louise Glück, “The Wild Iris” eseriyle 1993’te Pulitzer Şiir Ödülü’nü de almıştı.

The Wild Iris ( Vahşi İris )

Bir kapı vardı

acımın nihayetinde.

Sonuna kadar dinleyin beni: ölüm diye adlandırdığınızı

hatırlıyorum ben.

Üstte gürültüler, kımıldayan çamların dalları.

Sonra hiç bir şey. Halsiz güneş titredi

kuru yeryüzünde

Korkunç bir şeydir

bilinçli kalmak

kara toprakta gömülüyken.

Sonra her şey bitti: korktuğunuz, konuşamayan

bir ruh olmak,

geçti birden, hafifçe çöktü

sert toprak. Ve kuş sandıklarım

ok gibi fırladı odunsu çalılıklarda.

Öbür dünyadan bir geçit olduğunu

hatırlamayan sizler

tekrar konuşabildiğimi diyeceğim:

Bir ses bulmak için döner

unutulmaktan dönen ne varsa:

hayatımın merkezinden fışkırdı

büyük bir pınar, masmavi

gölgeler gök mavisi denizde.

Olga Tokarczuk - 2018

“Sınırlar arası geçişleri bir yaşam biçimi olarak ansiklopedik bir tutkuyla temsil eden anlatısal hayal gücü” nedeniyle Nobel’e layık görülen Polonyalı yazar, aynı yıl “Bieguni” (Flights) adlı romanıyla Uluslararası Man Booker’ın da sahibi olmuştu. Eleştirmenlerin en önemli çağdaş yazarlar arasında gösterdiği Tokarczuk, aynı zamanda bir feminist, vejeteryan ve Yeşiller Partisi üyesi.

Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde

Doğanın bakış açısına göre, hiçbir yaratık yararlı ya da yararsız değildir. Bu insanlar tarafından yapılan aptalca bir ayrımcılıktır.

Svetlana Aleksiyeviç – 2015

Belaruslu yazar Svetlena Aleksiyeviç, Çernobil faciası, Sovyetler Birliği’nin dağılışı gibi olayları bireylerin deneyimleri üzerinden ele aldığı eserlerinde, sözlü tarih ve röportajlara dayalı bir anlatımı benimsemesiyle biliniyor, ki bunda kariyerine muhabirlikle başlamış olması şüphesiz etkili. Nobel Komitesi onun yazılarını “bir acı ve cesaret anıtı” olarak tanımlamıştı.

Çernobil Duası

“Cama suyla resim çiziyormuşum gibi geliyor, ne çizdiğimi bir tek ben biliyorum, başka kimse onu görmüyor, kimse tahmin edemiyor... Hiç kimse farkında değil...”

Alice Munro - 2013

“Kısa öykünün ustası” Alice Munro, “Kanada’nın Çehov’u” olarak da anılıyor. Eserlerinde, kendi çocukluğunun da geçtiği küçük kasaba hayatının atmosferini, ilişki problemleri ve ahlaki çatışmaları incelikle işleyen yazar, Nobel Komitesi tarafından “aslında önemsiz görünen olayların kişinin hayatında ne kadar etkili olabileceğini gösterme yeteneği” nedeniyle de kutlamıştı. Bugün 89 yaşındaki Munro, Nobel aldığı yıl, “yazmaktan emekli olduğunu” açıklamıştı.

Firar

Bir süre sonra bütün dışarı çıkışlar zaman ve para kaybı olarak görülmeye başladı. İnsanlar hayatın gerçeklerini anlamadan önce yaparlardı böyle şeyleri.

Herta Müller - 2009

Romanya asıllı Alman yazar ve şair Herta Müller, “şiirin yoğunluğu ve nesirin açıklığını kullanarak mülksüzlerin dünyasını tasviriyle” Nobel’e layık görülmüştü. Çavuşesku rejimi altındaki zor yaşam koşullarını anlatan eserleri ile tanınan yazarın ilk kitabı “Niederungen” da dahil birçok kitabı Romanya’da sansürlendi. Müller 1987’de Almanya’ya göç etti.

Yürekteki Hayvan

“Dayanabileceğimiz, ardına kadar aça­bileceğimiz ya da kapatabileceğimiz tek yer kafamızdı. Onun ardında hastalıklarını mektuplarla bize gönderen annelerimiz ve vicdan azaplarını en işe yaramaz bitkile­rin içine tıkıştıran babalarımızla birlikteydik.”

Doris Lessing - 2007

Nobel Komitesi’nin “Kuşkuculukla, hararetle ve hayal gücüyle kadın deneyimlerinin destanını yazan yazar” olarak tanımladığı Doris Lessing’in başyapıtlarından biri kuşkusuz “Altın Defter” romanı. İran doğumlu İngiliz yazar, Nobel üzerine Avrupa’daki tüm ödülleri toplamasına göndermeyle “Floş royal yaptım” demişti. 2013’te hayatını kaybetti.

Türkü söylüyor otlar

Göğün ortasından garip bir pembelik usulca yayılıp ağaçlar pembeye bürünmeye başlayarak ışığı karşılamak için uzandıklarında kadın, gündoğumunun içine doğru eğilip baktı; dünyanın renge ve biçime büründüğünü gördü. Gece son bulmuştu. Güneş doğduğunda, esirgeyen bir Tanrı'nın kendisine sunduğu bu eşsiz huzur ve bağışlama anının biteceğini düşündü. Eşiğe dayanarak kımıltısız dururken, usu gökyüzü gibi duru, bu son mutluluk dakikalarına yapışmış, onu yaşıyordu.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.