İHD Diyarbakır Şubesi’nde ‘Barış Nöbeti’

İHD Diyarbakır Şubesi’nde ‘Barış Nöbeti’
İHD Diyarbakır Şubesi, “Barış Nöbeti” tuttu. Burada konuşan İHD Diyarbakır Şubesi Başkan Yardımcısı Ezgi Demir, barışın sağlanmasının ancak...
İHD Diyarbakır Şubesi, “Barış Nöbeti” tuttu. Burada konuşan İHD Diyarbakır Şubesi Başkan Yardımcısı Ezgi Demir, barışın sağlanmasının ancak toplumsal bir talep haline gelmesi ile mümkün olduğunu söyledi. Demir, “Bu beklentilerin ve gerçeğin bilinci ile coğrafyamızda halen süren savaş ve çatışmaların tanığı olarak barışı savunmak bizler için vazgeçilmez bir durumdur. Bu amaçla da bir kez daha; barış sürecinin inşasında kararlı olan herkesin ve kesimin hakikat, adalet ve eşitlik temelinde yürütülecek barışın sağlanması için yan yana bulunmaya davet ediyoruz” dedi

Ahmet Baran / İnsan Hakları Derneği (İHD), her ayın ilk Cuma günü tüm şubelerde eş zamanlı olarak tutulan “Barış Nöbeti” eylemini gerçekleştirdi. İHD Diyarbakır Şubesi üyeleri, eylem için dernek binasında buluştu. Barış Anneleri Meclisi ve Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyeleri de eyleme destek verdi. Nöbetin tutulduğu salona "Herkes için barış” pankartı asıldı. Eylemde konuşan İHD Genel Başkan Yardımcı Rahşan Bataray Saman, eylemlerinin ikinci ayında sürdüğünü hatırlatarak,  25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü dolayısıyla çocuk ve kadın haklarının ihlal edilmesine dikkati çekmek amacıyla bu ay eylemlerini sürdürdüklerini söyledi.  Ankara merkezi soruşturma kapsamında gözaltına alınıp tutuklanan 9 gazeteciye ilişkin de konuşan Saman, “Basına yönelik baskıları kabul etmiyoruz. Hakikatin sesi kısılamaz. Hakikati dile getirdiği için tutuklanan Şebnem hocanın yanında olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Baskıların ortadan kaldırılması için mücadelemiz devam edecek” diye konuştu.

‘Savaşın mağduru çocuklar’

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi (BMÇHS) kabulü ile barış hakkı, çocukların en temel haklarından biri olarak tanındığını hatırlatan İHD Diyarbakır Şubesi Başkan Yardımcısı Ezgi Demir ise “Bu hakkın çocuklar açısından yaşamsal önemi, silahlı çatışma ve savaş ortamının en büyük mağdurunun çocuklar olmasıdır. Çocuklar, başlatmadıkları, sürdürmedikleri ve tarafı olmadıkları çatışmalı ortamlarda yaşam hakkı ihlaline uğrama, yaralanma, sakat bırakılma, zorla çalıştırılma ve cinsel istismara maruz kalarak en ağır hak ihlallerinin doğrudan mağduru olmaktadır. ‘Doğu-Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2011-2021 Tarihleri Arası Silahlı Çatışma Ortamında Çocuklara Yönelik Yaşam Hakkı İhlalleri’ raporumuzda da görüleceği üzere çocuklar evlerinde uyurken, yolda karşıdan karşıya geçerken zırhlı araç çarpması sonucu yahut oyun oynarken patlayıcı maddelerin infilak etmesi sonucu; evlerinin balkonunda başlarına isabet eden gaz fişekleri sonucu yaralanıyor, hayatlarını kaybediyorlar. Silahlı çatışmalar ve sonrası, patlamamış mayın ve silah artıkları sebebiyle de çocuklar da kalıcı hasarlar meydana gelmektedir. Çatışma ortamlarının tek sonucu çocukların fiziki bütünlüklerine zarar gelmesi ile de sınırlı kalmamaktadır. Şiddet ortamının doğal sonucu olarak çocuklar; anadilde eğitim, sağlık, aile bireyleriyle kendi kültüründe gelişme ve yetişme hakkından da mahrum bırakılmaktadırlar. Tüm bu savaş ortamı başta yaşam hakkı olmak üzere çocukların en temel haklarını ihlal etmektedir. Buna ek olarak birçok suç cezasız kalmaktadır. Bu cezasızlık hem kadına yönelik gerçekleşen durumlarda hem de çocuklara yönelik yaşanan ihlallerde bir politikaya dönüştürülmüştür” diye konuştu.

‘Barışı kadınlar omuzlamış’

Savaşın her ne kadar en mağduru olsalar da 50 yıllık şiddetli çatışmanın sarmalında kadınların yürüttüğü mücadele, sergilediği direniş ve fedakârlık sayısız örneklerle dolu olduğunu vurgulayan Demir, şöyle devam etti:

“Binlerce faili meçhullerin ilk arayıcıları olan Cumartesi Anneleri, çatışma ortamlarında birden fazla çocuğunu yitiren Barış Anneleri İnisiyatifi’nin kesintisiz mücadelesi, tüm toplumsal ayrışmaları bertaraf ederek ortak mücadele hattını oluşturma deneyimi olarak Barış İçin Kadın Girişimi, kadına ve çocuğa yönelik her türlü şiddet biçimine karşı toplumsal refleksi oluşturan Kadınlar Birlikte Güçlü zemini verilecek en somut ve değerli örneklerdir. Bu örneklerden de yola çıkarak Kadın hiçbir savaşın kaynağı ve sebebi olmamış fakat barışı tesis etmenin ağır tarihsel sorumluluğuyla karşı karşıya kalmıştır. Tüm savaş ve çatışmaların tarihsel akışında barışı tesis etmenin bedelini kadınlar omuzlamış, omuzlamaya da devam edeceklerdir. Buradan toplumsal barışın kendini kapitalizm ve patriarkaya dayandıran akıldan gelmeyeceğini, gelse bile kalıcılaşmayacağını anlamak, barış tartışmasının toplumsal bir mesele olduğunu görmeye, unutturulanı hatırlamaya dayanır. Tam da bu sebeple barışın aklını ve eylemini kadının toplumsal hafızası ile inşa etmek gerekir.”

 ‘Savaşı kabul etmiyoruz’

Barışın sağlanmasının ancak toplumsal bir talep haline gelmesi ile mümkün olduğunu sözlerine ekleyen Demir, “Bu beklentilerin ve gerçeğin bilinci ile coğrafyamızda halen süren savaş ve çatışmaların tanığı olarak barışı savunmak bizler için vazgeçilmez bir durumdur. Bu amaçla da bir kez daha; barış sürecinin inşasında kararlı olan herkesin ve kesimin hakikat, adalet ve eşitlik temelinde yürütülecek barışın sağlanması için yan yana bulunmaya davet ediyoruz. Savaş politikalarını kabul etmiyoruz barışta ısrarcıyız!” dedi. Açıklamanın ardından katılımcılar, barış üzerine sohbet ettiler.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.