Eşbaşkan adayları kayıp yakınlarının eylemine katıldı
DİYARBAKIR YENİGÜN - İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” şiarıyla düzenlediği oturma eyleminin 524’üncü haftası gerçekleştirildi. İnsan hakları savunucuları, kayıp yakınları, Hakların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkan Adayları Selçuk Mızraklı ve Hülya Alökmen Uyanık ve CHP Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Sayın’ın katıldığı eylemde, kaybedilen ve öldürülenlerin fotoğraflarının yer aldığı pankart açıldı.
'BİRLİKTE YAŞACAKSAK HUKUKU İŞLETİN'
Eylemde konuşan İHD Başkanı Abdullah Zeytun, Kayıp yakınları ve annelerinin mücadelesi, hem faillerin bulunması hem de toplumsal barışın zeminini yaratmaya dönük bir eylemin olduğunu söyledi. Türkiye’nin yakın süreçte işlemiş olduğu ağır insan hakları ihlallerinin ve suçların faillerinin tespitiyle ancak birlikte yaşamın mümkün olabileceğini belirten Zeytun, “Birlikte yaşayacaksak, geçmişle yüzleşme ve toplumsal adaletin gerçekleşmesi yönündeki tüm bu mücadelemizin somut olarak görülmesi ve hukuksal işleyişin sağlanması gerekiyor. Bu da Türkiye’deki beğenmediğimiz mevzuatın, yasaların ve hukukun uygulamasıyla mümkün. Bunun içinde başta kayıplar sözleşmesi ve uluslararası sözleşmelerin teminat altına alınarak güvencelerinin sağlanması gerekiyor” diye belirtti. Türkiye’de hukuksal bir boşluğun olduğuna ve yasaların uygulanmadığına dikkat çeken Zeytun, sivil toplumun her alanında bu hukuksuzlukla karşılaştıklarını dile getirdi. Failli meçhuller, gözaltında kaybetmelerin ve tüm insan hakları ihlallerin sonuçsuz kalmasının hem ulusal hem de uluslararası mevzuatın uygulanmamasıyla gerçekleştiğine işaret eden Zeytun, “AİHM, birçok dosyada Türkiye’yi mahkum etti. Kayıpların bulunması konusunda adli kurumların ve siyasi otoritenin bir irade ortaya koyamadığını ve eksik kaldığını bildiren binlerce AİHM kararı var. Siyasi otorite hem anayasanın kendisine vermiş olduğu yasal boşluk hem de öyle bir iradesinin olmayışından, suçluların yargılamasına dönük yargısal bir mekanizma işletmemekte kararlı görünüyor” diye konuştu.
ADALET BAKANLIĞINA ÇAĞRI!
Hukukun uygulanmayışını şuanda devam eden açlık grevleri eylemcileri ve talepleri konusunda tanık olduklarını sözlerine ekleyen Zeytun, “Bir hükmün uygulanmaması ve tecrit altında bulunan Sayın Öcalan’ın avukatları ve ailesiyle görüşmemesi meselesi. Türkiye’nin hem kendi ceza kanunu hem de imzacısı olduğu uluslararası sözleşmeler bunu açıkça hukuka aykırı görüyor. Bu hukuksuzluk durumu devam ettiği için bugün 317 tutuklu ve Sayın Leyla Güven açlık grevini sürdürmekte. Açlık grevlerinin oluşabilecek kötü sonuçlarını görmeden, bu hukuksuzluğun ortadan kaldırılması ve taleplerin yerine getirilmesi için Adalet Bakanlığı’nı ve ilgili kurumları göreve çağırıyoruz. Bu açık bir hukuksuzluktur” dedi.
' ADALET VE ÖZGÜRLÜĞÜ GETİRMEK BORÇUMUZDUR'
HDP Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkan Adayı Hülya Alökmen Uyanık da, yıllardır Cumartesi günleri yapılan kayıp yakınları oturma eylemine karşı devletin kör ve sağır olduğunu ifade etti. “Yakınların tüm istekleri yerine getirilmeden, bu memlekete adalet ve özgürlükten bahsedemeyiz” diyen Alökmen, “Kayıp yakınlarının yıllardır sabırla yürüttükleri mücadele bize de umut ve güç veriyor. Birlikte bu ülkeye adaleti ve özgürlüğü getirmek bize borçtur” dedi.
KAYIPLAR İÇİN ADALET ARAYIŞI
Bu hafta anılan Bedriye Gümüş’ün kız kardeşi ise, kardeşinin 1990 yılında haksız bir şekilde öldürüldüğünü aktardı. Kaybedilenler için adalet arayışında olduğunu belirten kayıp yakını “Bu kan dursun. Barış sağlansın. Kız kardeşim boşu boşuna öldürdüler. Ne hakları vardı. Kız kardeşimin failleri bulunsun, yargılansın istiyorum. Ama 20 yıldır hiçbir şey yapmadılar” diye konuştu.
'KORUCULUĞA KARŞI YÜRÜYÜŞTE ÖLDÜRÜLDÜ'
Konuşmaların ardından Bedriye Gümüş’ün askerler tarafından öldürülmesini şu şekilde anlattı: “Bedriye Gümüş, ailesiyle birlikte Mardin’in Nusaybin ilçesinin Kuşkaya (Gurik) köyünde ikamet ediyordu evli ve iki çocuk annesiydi. Ailesinin anlatımlarına göre; yaşadığı köyüne sürekli askerler tarafından evlere baskınlar düzenlenmekteydi. Köylüler sürekli olarak korucu olmaları yönünde tehdit ediliyordu. Devlet güçlerince yapılan baskın ve tehditlerden dolayı, köy halkı durumu protesto etmek için 17 Şubat 1992 yılında yaşadıkları köyünden, Yardere köyüne doğru bir yürüyüş gerçekleştirmek istediler. Köylülerin yapmış oldukları yürüyüş, belli bir mesafeden sonra askerler tarafından engellenmeye başlandı. Köylüleri durduran askerler, yürüyüşü sonlandırmamaları halinde müdahale edeceklerini söylediler. Yürüyüşlerinde ısrar eden köylülerin üzerine askerlerce ateş açıldı. Açılan ateş sonucu Abdulselam Acet, Seyfettin Kopçak, Ali Ölmez, Abdulselam Özbey, Hakim Göllan adlı 5 köylü olay yerinde can verdi. Olay yerinde yaşamını yitiren 5 köylüden 2’si askerden izine gelmişti. Olay yerinde yaralanan Bedriye Gümüş ise askeri bir araçla Mardin’deki bir hastaneye kaldırıldı. Ailesinin beyanlarına göre, Gümüş hastaneye götürülürken askerler tarafından yakınlarına olayın teröristlerce gerçekleştirildiğini söylemelerini ısrarla istemişler. Kendisine birçok kurşun isabet eden Gümüş yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirdi. Bedriye Gümüş’ün yakınları tarafından derneğimize yapılan başvuruya göre; olayın yaşandığı esnada Ramazan adlı bir binbaşı ile Mehmet Göçmen adlı bir yüzbaşı görevliydi. Derneğimizin her fırsatta yapmış olduğu tüm çağrılara rağmen halen olayın faillerine ilişkin herhangi bir soruşturma başlatılmadı.”
Eylem 5 dakikalık oturma eylemiyle son buldu. (Haber Merkezi)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.