Dr. Vahap Kaya
A.Vahap Kaya yazdı: Minimum direncin yolu... (1)
Biz bu günleri beleşten veya ucuza kurulan pazarlardan almadık. Her anına kendi emeğimizi kattık ve bu emeğin ortaya çıkardığı teri bu emeğin vazgeçilmezi gördük. Yaşamın yaşanmasının kolay olmadığını hiçbir zaman unutmadan yaşama ciddi sarıldığımızın bedeliydi ortaya koyduğumuz emek. Sabahların akşamlara, akşamların sabahlara teslim edildiği uykusuz gecelerin bu işte payı vardı ama beklentilerimizin gerçekleşmesi için daha egzotik ve daha transparan (her şeyin aleniyet olduğu) çalışmalara ihtiyaç vardı ve biz bunda zorluklardan kaçınanın bacağı kırılsın diyerek yürüyüşü ekledik. Dahası var deyip yetinmedik çıyanlara meydan okuduk. Biz bu yola çıktık çıkalı meydan okuduğumuz ve aştıklarımızın sayısı ne kadar arttı çetelesini henüz tutmadık ama bir hayli mesafe kat ettik ve yol devam ediyor. İnsanların kendi canlarından örtüler yaptığı kış iklimlerinden geçtik. Biz nice sıcak yürekler gördük üstlerindekilerin bize hediye edildiğinin duygusallığımızdan göremediğimiz derileriymiş olduğu ve nice bedellere karşılık korudukları sıcak yüreklerine bizi davet ettikleriydi. Kemiklerini kazık yapıp dünyadan savrulmamak için, tutaç olarak kullandığı süreçlerden geçtik. Ve biz bu tutaçların bizi korumak için olduğunu yaşayınca anladık Öyle bir korku iklimi hâkim kılınmıştı ki her sahiplenişte bir organı geride bırakacağımız ve eninde sonunda parçalara bölünerek yok olacağımız seansların mutlak doğru kabul gören seanslardan geçtik. Bizden önce geçenlerin yoldaşları kesilmiştik ve buda bize umut oluyordu. Öyle bir hayal ve öyle bir düşler âlemine sokulmuştu insanlık aydınlığın karanlığı yırtıp yeryüzüne iniş hikâyesindeki güç gibi aynı geliş ile kendimizin bu günlere geliş hikâyesinde var ettik. Sıra başka varoluşlarda ve elimize verilen güç ve güven ile karşı karşıyayız a gelmişti, ya bırakıp kaçacaktık ya birlik olup başaracaktık.
İklimler ve doğa olayları öyle hafife alınmayacak, iklimlerin sert havalarında doğanın kendi yüzeyi kesilerek en güç zamanları geride bıraktık. Biz iklimleri nasıl algıladıysak iklimlerde kendi havalarını estirmeden önce bizi dikkate alarak endeksi beraber kurgulardık. Biz iklim oluşmadan haberdar biz hareket etmeden iklimler haberdar olur ve bir olup doğal yaşamda kendimiz var etmenini renklerini çoğaltırdık. Kiminde beraber afet kesilirdik, kendimizle beraber ne varsa seyahate çıkarıp yer yüzüne yeni bir örtü örtmeye aday tüm fenomenleri devreye koyardık. Yerler silinsin süpürülsün ve temizlik tüm dünyaya, ilişkilere hâkim olsun. Kiminde dağ kesilirdik ve bilindik dağlardan olmayan cinsinden, üzerinde yaşam kurgulayan, konaklama ve mesire alanları, tatillerin planlandığı sıra dışı dağlar. Kiminde mevsimin kendisi olduk ki mevsim içimizde hangi sevgilerin beslendiğini bilsin, hangi fırtınaların estiğine ve hangi acıların yaşandığına bizzat tanıklık etsin diye mitoz olduk. Biz doğanın kendi hücresi olduğumuzu görenler bizi hafife almaktan vazgeçsinler. Yaşam zorluydu ama bizim bu yaşamı bırakmaya niyetimizin olmadığını da bilsinler. Bu kararımız için daha nice şeyleri de göze alacağımızı bilenler bilmeyenlere söylesin diye ekstra çaba sarf ettik. Bizi vasat gözlerle görenlerin hem bize hem de kendilerine zarar vermekten vazgeçsinler istedik. Daha nereye kadar ve daha ne zamana kadar sorularını herkes kendine sorup cevaplarını kendileri cevaplasın dedik. Biz kendimizi var ettikçe bir başka şeylerinde var oluş hikâyelerine de tanıklık ettik, efsanelerin curcunasında kahramanlara çok yakın olmanın semeresindeydik. Bu tanıklık bizi biraz daha perçinleyerek ileri bir aşamaya geçmeye yetti ve arttı.
Biz bu günleri bugüne değin harcanmış emekten devraldık. Öyle bir emek ki emsali görülmemiş bedellerin harcanması sonucu elde edilmiş bir emek ve tarihe derin harflerle E M E K yazarak kendini göndere çeken bir bayrak gibi dalgalandırmayı sürdürüyor. O dönemlerde harcanan emeğin ortaya çıkışındaki tanıklığımızı bir bir anlatalım istedik ve bizde sürece katılarak emek dökmeye başladık. Alet olarak sadece ellerini kullanarak taşa kayaya mağaralara hükmedenlerin torunlarıydık ve artık taşı alet olarak kullanmayı bir gelişme görüp taş devrine geçiş dönemlerin başındaki acıyı zorluğu hissederek bu günlerin kıymetinde bilince çıkararak devraldık. Devralışın bizde yarattığı değişim ve kendimizi sürece katışımızın kendimizce gerekçelerine yazılacak çok şey olabilir ama bizim bu işin devam ettiricileri olduğumuzu görenlerin insafa gelmelerini, içlerinde insanlık adına bir kırıntı kokusu bile varsa o kokunun yeşermesini tüm dünyalarını kaplamasını diledik. Böylelikle bizim ile ilgili bilgiye sahip olanların bilgi sahibi olmalarından kaynaklı bizi daha makul karşılamalarını, daha doğru anlamalarını beklemek pahalı bir istek değildi. Hakkında bilgi sahibi olduğun bir şey ve siz kendinize bir parça görmeye başladığınız şey sizin bilip saydığınız ve bilginiz ölçüsünde sahipleneceğiniz gerçeğini hep canlı tutarak bu günlere sahip çıktık. Biz yapılanlar hakkında bilgi sahibiyiz ve bizim inandığımız insanlık savunulması ve bırakılmaması gereken bir insanlık hakkında yeteri kadar bilgi sahibiyiz ve savunacağız. Herkes inandığını peşinden koşuyorsa neden bizde aynı şeyleri yaşamayalım ki?
Büyüklerimize söz verdik küçüklerimize karşı sorumluluk belirttik. Biz bizi bildiğimiz ölçüde bir başkası da eninde sonunda bizi bilecek ve sayacaktı, biz bunu böyle biliyoruz ve yaşamımızın kurgulaması da bu teorem üzerine kurguladık, bunun benzerleri ve örnekleri dünyada sürüyle, önce birbirlerini sevememişler, çatışmışla ve yenişemeyince eninde sonunda bir araya gelmişler, gizemin özü yok olmamakta olduğunun sırrını çözdük. Biz bu günü devraldığımız gibi değil daha ileriye götürüp yarınların kuşaklarına devredeceğimize dair sözümüzü tutacağız. Biz devraldığımızda onlarda sürekli ilerletip bize devretmişlerdi, zaten sen devraldığın noktada bekler, sayılarsan çevren ilerler ve sen gerilemiş olursun inanın sizden sonraki jenerasyon veya mirasçılarınız sizden geri ve yoz bir ortam devralmak istemez. Hazırlıklarımız; biz ve bilim olarak beraber yaptık, bilimi cehalet aracı olarak değil gelişme aracı ve yaşam belirleyicisi olarak kullanacağız. Bilime aykırılıkların tümü, akılcı yaklaşım ve kabullenişlerin tümü evini göç etsin ve bilsinler ki onlara prim vermeyeceğiz. Siz sözünüze sahip çıkmak istiyorsanız veya umudunuzun gerçekleşmesini istiyorsanız aralıksız ve sürekli gelişme kaydederek çalışmanız gerekmektedir. Bu sürekli çalışma bir süre sonra alışkanlığa dönüşeceğinden bu alışkanlık bir süre sonra sürekli üretime dönüşür ve bu sürekli üretim bilincinin vazgeçilmezliği hayati noktada görülür olunca yaşamın haraketliliği ve rengi farklı olur. Bu çalışmalar ne sizi nede karşınızda size umut bağlayanları da yanıltıcı tarzda olmamalı, bu üretkenlik ve çalışma bizde alışkanlık oldu zaten mirası da öyle devraldık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.