Kadın bakışıyla şehir ve hafıza hikayeleri

Kadın bakışıyla şehir ve hafıza hikayeleri
Diyarbakır Sanat Merkezi, şehre ve hafızaya dair hikayeleri yeniden kurmak amacıyla 12 kısa filmle izleyiciyle buluşuyor   Şehre ve hafızaya dair...
Diyarbakır Sanat Merkezi, şehre ve hafızaya dair hikayeleri yeniden kurmak amacıyla 12 kısa filmle izleyiciyle buluşuyor

Şehre ve hafızaya dair anlatılan hikayeleri yaratıcı müdahalelerle yeniden kurma amacıyla yola çıkan Kulaktan Kulağa Kolektif Video Üretim Atölyesi, Diyarbakır, Batman ve Mardin’den kadınların şehir anlatılarından 12 kısa filmle izleyiciyle buluşturuyor. Geçtiğimiz günlerde Ankara’da Fransız Kültür Merkezi'nde gösterimi yapılan filmler, önümüzdeki günlerde farklı şehirlerde sinema severlerle buluşturulacak. Gelecek dönemde farklı illerde gösterimleri devam edecek filmler, 01-09 Mayıs’ta gerçekleşecek olan 17’nci Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’nde tekrar Ankara'da olacak. Atölye, “Hatırlamak ve Anlatmak için Şehre BAK” programı kapsamında Diyarbakır Sanat Merkezi (DSM) yürütücülüğünde oluşturuldu. Institut Français de Turquie (Fransız Kültür Merkezi) ve Anadolu Kültür de oluşum için destek verdi.

Odak kent hikayeleri

Diyarbakır Sanat Merkezi’nin (DSM) Proje Koordinatörlerinden Bilge Işık, programın amacını,“Odağımız, şehir ve şehirdeki anlatılmayan, her zaman orada duran ya da çokça anlatılmış hikayeleri, katılımcıların kendi gözünden anlatmaları ve değer gördüklerini düşünmek ve üretmektir” diye açıkladı. Işık, “Kente baktığımızda o kadar çok anlam ve hikaye var ki, çağrışımsal olarak, çocukluktan kadın olmaya, cinsiyet kimliğinden ekonomik duruma kadar çok fazla katman var. Bunun üzerine, kent hikayelerine kadın perspektifinden bakarsak ve kadın failliğini işin içine katarsak nasıl bir dönüşüm olabilir diye düşündük. Muzip bir müdahale peşindeydik ve oyunbozan işler yapacağımızı biliyorduk. 15 kadınla başladığımız atölyeyi 12 kadın, 12 filmle sonlandırdık” ifadelerini kullandı.

 ‘Hafıza bize nasıl aktarılıyor?’

Bireysel düzlemde karşılaştığımız travmaların, toplumsal gündemle paralel biçimde olduğunu ve bu nedenle hafızayı yakalamanın zor olduğunu belirten Işık, “Bir de resmi hafıza tutuculuğu var. Acaba bu hafıza nasıl tutuluyor, bize nasıl aktarılıyor, nasıl ulaştı? Alternatif kaynakları arttırmak, ‘bugün ne yaşanıyor’ konusuna dair geleceğe bir şey bırakmak gerekiyor” diye belirtti.  Projedeki herkesin özgün üretimler çıkardığını söyleyen Işık, “Kendi hafızalarıyla, kolektif hafızayı kesiştirmek için bir şey yapıyorlar. Belki biz de hafızanın içindeki failliklerimizin farkında olmaya çalışabiliriz” dedi.

Kadın perspektifinden kente bakış

Genelde karma gruplarla çalıştıklarını ama ilk defa kadınlardan oluşan bir üretim süreci gerçekleştirdiklerini aktaran Işık, “Yaygınlığına ve alanlar arası geçirgenliğine baktığımızda, cinsiyetçilikle nerede olursak olalım karşılaşıyoruz. Bu atölyede, katılımcılar, yürütücüler, montörler ve proje ekibinin neredeyse tamamı kadındı. Bu durum, tartışma ortamının rahatlığına, birbirimizi dinlemenin kolaylığına dair avantaj sağladı” dedi. Işık, kadınların toplumsal anlamda birçok şeyi sınırlılıkları dışında algılamaya ve duydukları hikayenin aslının peşinden gitmeye daha yatkın olduklarını ifade etti. Kadınlarla üretim yapma isteklerinin hem farklı bir perspektiften olması hem de kadınların potansiyelini açığa çıkarabilmesi için oluştuğunu söyleyen Işık, “Kadınların üzerinde örtü olduğunun farkındayız. O örtüyle derdimiz var, kaldırmaya yakın hissediyoruz kendimizi. Kadın mücadelesinin kazanımlarını düşündüğümüzde, bütün kadınlar sezisel düzeyde bile olsa örtünün farkındalar. Nitekim kadınlar şehrin içinde dolanarak keşfedilmiş ya da keşfedilmemiş hikayelerle cüretkar biçimde oynadılar. Bazıları kendini işin parçasına dönüştürdü, bazıları çocukluk anılarının, bazıları travmalarının peşinden giderek kolektif hafızaya ulaşmaya çalıştılar” şeklinde konuştu.

 ‘Üretmeye devam etmek, değişimi sağlayacak’

Yetkinlik sahibi olan ve kendi alanında üretim açığa çıkarabilecek kadınların varlığının, eril zihniyet tarafından hala kabul edilebilir olmadığı vurgusunu yapan Işık, ekledi: “Söylemin kendisi hayatın içinde değişebiliyor. Görünürlüğümüz arttığı sürece, bu söylem kendi içinde değişmek, dönüşmek zorunda. Tarihsel olarak yakın geçmişimizde birçok değişim deneyimledik. Her şeyle mücadele etmenin ne kadar kıymetli olduğunu unutmadan bir yandan da yaptığımız şeye odaklanmaktan vazgeçmemek gerekiyor. Üretmeye devam etmenin bunları geliştirecek, değişimi sağlayacak ana araç olduğunu kaçırmamak gerekiyor.” (MA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.